8 yıl önce (10 Ekim 2015) dün (10 Ekim 2023), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkenti Ankara’nın göbeğinde, Tren Garı önünde bir katliam yaşandı https://www.gercekgundem.com/guncel/10-ekim-ankara-gar-katliaminda-yitirdigimiz-yurttaslar-aniliyor-katliamin-uzerinden-8-yil-gecti-438084 , 103 insanımız yaşamını yitirdi, 500’den fazla insanımız yaralandı!
“İhmalciler” hala iş başında!
Ağırıma gidiyor!
Yaşamlarını yitirenlerimizi rahmetle, yaralananlarımızı saygıyla anıyorum; katliamı bütün öfkemle, nefretimle kınıyorum, lanetliyorum.
Filistin ve İsrail topraklarında 7 Ekim 2023’den beri yaşanan katliamları da aynı duyarlılıkla kınıyorum, lanetliyorum.
2’inci Dünya Savaşı’nda katliamın alasını yaşayan Yahudi halkın, bölgedeki Arap halklarına kan kusturan siyasi kadroları seçmedeki ayıplarını ve yanlışlarını gözden geçirmesi, insan, insanlık, aydınlık geleceğin tohumu olacaktır.
Bugün, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun yarınki toplantısında, Anayasa ve Yasalar çerçevesinde ve de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Mevzuat ve Kararlarına uygun biçimde Milletvekili seçilen Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Av. Can Atalay ile ilgili hukuki değerlendirmesini, Yargıtay 3’üncü Daire’nin, Gezi Davası’ndan tutuklu Milletvekili Av. Can Atalay’ın cezasını onamakla, YSK’yı da “zan altı”nda bıraktığını, bir anlamda “suçlu” konuma sokmasını yazacaktım; ama dün önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partilerinin grup konuşmalarında gündeme getirdikleri “Cumhurbaşkanlığı tezkeresi” üzerindeki “atışmaları” öncelik aldı.
Gelin şimdi, TRT Haber’in www.trthaber.com sitesinde 5 Ekim 2023 Perşembe günü saat 16.00’da yayınlanan “Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.” spotlu “Irak ve Suriye tezkeresi TBMM’de” https://www.trthaber.com/haber/gundem/irak-ve-suriye-tezkeresi-tbmmde-800908.html başlıklı haberin ilgili bölümünü okuyalım:
“… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.
Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 02.10.2014 tarihli ve 1071 sayılı TBMM kararı ile verilen ve son olarak 26.10.2021 tarihli ve 1310 sayılı TBMM kararı ile 30.10.2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin, 30.10.2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.”
Bu tezkerenin, Kamutay’a (TBMM’ye) sunulmasından 5 gün sonra, Cumhur İttifakı’nın “özgül ağırlık”lı ortağı MHP’nin Genel Başkanı dün grupta özetle şu tümceleri de etti:
“Gündemde bulunan Irak ve Suriye’ye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gönderilmesini esas alan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne de Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak sonuna kadar destek olacağız, bu suretle evet oyu kullanacağız. Gelinen bu aşamada Cumhuriyet Halk Partisi tarihi bir imtihanla karşı karşıyadır. Kılıçdaroğlu terörden rahatsızsa, partisi teröre mesafeli ise hodri meydan diyorum, çıksınlar nerede durduklarını açıklasınlar. Şehit ile cani, kahraman ile hain, maktul ile katil, melanet ile millet arasında seçim yapmakta tereddüt geçirenler, tercih zorluğu çekenler, bununla yetinmeyip tezkereye itiraz etmeye hazırlananlar Türkiye’nin muarızı, Türkiye’nin karşı cephesidir. Bu şer ve bölücü cephe mutlaka mağlup ve mahcup edilecektir. Kılçdaroğlu’nun görüşülecek tezkereye geçtiğimiz yılda olduğu gibi hayır demesi halinde milletvekili arkadaşlarıyla beraber bayrağa, vatana, millete ve şehitlere alenen ihanet edeceklerini akıllarından çıkarmamaları tavsiyemdir.
Bizim tarafımız Türkiye’dir. (…) Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz gidebildikleri yere kadar gitmeli, ister havadan, ister karadan ne kadar hain ve haşarat varsa mıntıka temizliğiyle mücavir toprakları terörden arındırmalıdır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5240/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_10_Ekim_2.html
Muhalefeti, hele de “anamuhalefet”i, kürsülerden, tv ekranlarından “laf etmek” sanan Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine “siyasi sataşma” olunca, durur mu?
Durmadı; birkaç saat sonra gürledi.
Özetle:
“Önümüzde bir tezkere var, terörle mücadele edeceğiz diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık, tam tersine terör nereden kimden gelirse gelsin her türlü mücadeleyi yapın dedik. Bu kadar açık, bu kadar açık… Sınır ötesi operasyon; zaten uluslararası hukuk bana o yetkiyi veriyor. Terör varsa giderim, vururum; bitti, o kadar…
Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek. Elbette ki terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye biz evet deriz ama anlamadığım bir şey var: ‘Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor. Bir daha ifade edeyim. Tezkerede Cumhurbaşkanı isterse yabancı silahlı kuvvetleri Türkiye’ye davet edecek.
Birinci sorum Bahçeli’ye: Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tezkereye evet diyeceğini söylüyorsun. Sana bir soru: Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnenmesine evet diyor musun, demiyor musun? Bu kadar açık! Milliyetçiyim diyorsun. Bu kardeşiniz de milliyetçi, 6 okumuzdan birisi de milliyetçilik. Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum!
Bahçeliye ikinci sorum: Bu yabancı askerler kimler? Amerikalılar mı, Ruslar mı, Japonlar mı, Yunanlar mı? Kim bunlar? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz? Ya bu ülkede terörle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri verdi, polislerimiz verdi. Binlerce şehidimiz var, bir tane yabancı asker bile gelmedi. Şimdi beyler: ‘Terörle mücadele edeceğiz, yabancı askerleri davet edeceğiz.’ Kim bu yabancı askerler, kim?
(…) Şimdi terör dolayısıyla tarihimize baktığımızda binlerce şehit vermişiz; Suriye’de vermişiz, Irak’ta vermişiz, Libya’da vermişiz, kendi ülkemizde vermişiz… Bir tek yabancı asker istemeden şimdi beyler diyorlar ki: ‘Yabancı askerleri Türkiye’ye davet edeceğiz terörle mücadele için.’ Kim bu yabancı askerler, kim? Ben ve bütün Cumhuriyet Halk Partililer, artı bütün vatanseverler, ülkesini ve bayrağını sevenler bir tek yabancı askerin Türk topraklarına postalarının değmesini asla istemiyoruz. (…) Sorularımın cevabını bekliyorum; Erdoğan senden de bekliyorum, Bahçeli senden de bekliyorum; yabancı asker kim, onu da istiyorum. Kim yabancı asker? Kendi silahlı kuvvetlerine güvenmeyen, kendi emniyet güçlerine güvenmeyen bir parlamento olur mu? Terörle mücadele konusunda yabancı asker gelecekmiş. Kim bu yabancı asker? Bakalım ne cevap verecekler…” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-ekim-2023
Yergilerinde, vurgularında, sorularında haklı.
Ancak…
“Bu “ancak” sözcüğünü, Kılıçdaroğlu’na soracağım sorularla açmaya çalışayım:
“Önümüzde bir tezkere var… Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek…” tümcelerinizde hangisi doğru?
Zaman karmaşası yaşadığınız tezkereden haberiniz ne zaman oldu?
Tezkerenin, TRT Haber’in, internet sitesinde yayınlandığından haberiniz olmadı mı?
“Oldu” ya da “Olmadı” yanıtlarınızdan biri, sizinle birlikte sorgulanacağının bilincinde, ayırtında mısınız?
5 gün sonra haberiniz olan tezkerede yer alan, “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” sözcükleriyle çok güzel tanımladığınız, anlattığınız konu için neden “… anlamadığım bir şey var” dediniz, deme gereksinimi duydunuz?
Neticede, tezkereden ayrıntılı haberiniz oldu, 10 Ekim 2023 Salı günü yani dün grup toplantısında bir güzel anlattınız, kamuoyuna duyurdunuz, peki sonuç ne?
“Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” tezkereden çıkartılacak mı, çıkartılacağına inanıyor musunuz?
Bahçeli, tezkereye “Evet” diyeceklerini, birkaç saat önceki grup konuşmasında söylediğinden kurmaylarınız, danışmanlarınız sizi bilgilendirmediler mi?
Bahçeli’den sonra Erdoğan’a da “Kim bu yabancı askerler, kim?” sorusunu sormaktaki “ısrar” neden?
Tezkeredeki “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması …”nın, grup konuşmanızda dile getirerek, toplumsal muhalefeti kenetlediğinizi, harekete geçirdiğinizi, bunun sonuncunda 12 sözcüğün tezkere metininden çıkartılacağını mı düşündünüz, düşünüyorsunuz?
Hala böyle düşünüyorsanız, çok yanlıştasınız!
Sorularıma yanıt vermeyeceğinizi biliyorum; bildiğim için beklenti içinde değilim.
Ama –not edin- size üç tümcem var:
Böyle Genel Başkanlık olmaz!
Böyle Genel Başkanlık yapılmaz!
Toplumsal muhalefeti kıpırdatmayan “kürsü söylemleri”, havanda su dövmektir, iktidarlara geri adımlar attırmaz!..
Yorum Yaz