GÜNDEME TAŞIDIĞI KONUDAKİ AYRINTIYI ANLATMAYAN KILIÇDAROĞLU “GENEL BAŞKANCILIK” OYNAMASIN, ÇEKİLSİN!..

  • 0
150 150 bakikarakol

CHP Genel Başkan koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Ekim 2023 Salı günkü grup konuşmasında –bir gün sora bura da TOPLUMSAL MUHALEFETİ KIPIRDATMAYAN “KÜRSÜ SÖYLEMLERİ” HAVANDA SU DÖVMEKTİR!.. https://bakikarakol.com/toplumsal-muhalefeti-kipirdatmayan-kursu-soylemleri-havanda-su-dovmektir/  başlıklı yazımda işledim- dile getirdiği “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”nde yer alan “yabancı asker” konusunda yönelttiği soruya, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü (17 Ekim 2023 Salı) grup konuşmasında yanıt verdi.

(Aynı soruyu yönelttiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da partisinin bugünkü grup konuşmasında yanıt verir mi, bilmiyorum.)

Bahçeli şöyle dedi:

“Doğru soru, doğru bir kafanın, doğal ve dobra bir karakterin mahsulüdür. Bunlardan mahrum sorular cevap aramak yerine vakit kaybına yol açacaktır. Gördüğüm kadarıyla CHP Genel Başkanı sorduğu soruların doğru ve isabetinden daha çok, laf olsun torba dolsun derdindedir. Boşa sallayıp acaba dolu tutar mıyım çabasındadır. Çalı dibinde çadır kurmanın merakındadır. Geçen haftaki grup toplantısında bize bazı sorular yöneltmiş.

Allah var ya pek ciddiye almadım, çünkü sorular iyi hazırlanmamış, hepsi de baştan savma. Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla. Sudan bahanelere sığınma, nerede durduğunu göster. Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketlere destek misin değil misin? Söyle de duyalım. Terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbirin alınmasından yana mısın değil misin? Paylaş da bilelim. Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesinin yanında mısın değil misin? İtiraf et de, ederini giderini öğrenelim. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde terör örgütlerine sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak maksadıyla yabancı ülkelere gönderilmesine destek misin değil misin? Bir zahmet açıklığa kavuştur da duruşunu görelim. Bak Sayın Kılıçdaroğlu, sen de iyi biliyorsun ki, Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır, çiğnenmesi gerekecek bir bedenimiz vardır, onlar da vatana, millete bin defa feda olsun. https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5241/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_17_Ekim_2.html

 

Bahçeli’nin “Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla” sözüne, geçen haftaki grup konuşmasında “yabancı asker” olayından ötürü tezkereye “hayır” oyu vereceklerini açıklayan Kılıçdaroğlu bir iki saat sonraki dünkü grup konuşmasında şu söylemde bulundu:

“Meclis’te bir tezkere görüşülüyor, terörle mücadele tezkeresi olduğu kamuoyuna sunuluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve doğrudan doğruya terör örgütünün saldırısına uğrayan bir kişi olarak teröre her zaman karşı çıktım. İnsan olan herkes teröre karşı çıkar. Terör bir insanlık suçudur. Terörle mücadele kaçınılmazdır. Terörle mücadele için ne gerekiyorsa, bizden ne isteniyorsa eyvallah, hiç itirazımız yok. Terörle mücadele konusuna bir tezkere getirdiler, güzel. O tezkerede şunlar yazıyor: ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi.’ Eyvallah, hiç itirazımız yok. Terör varsa, Türkiye’yi tehdit ediyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri yani güvenlik güçlerimiz giderler, müdahale ederler. Uluslararası hukukun da verdiği bir avantajdır bu, uluslararası hukuk buna izin veriyor. Ama cümle şöyle bitiyor: ‘Ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması…’ Aynı amaçlara matuf olmak üzere; yani yabancı bir silahlı kuvvet Türkiye’ye gelecek ve burada belli olaylara müdahale edecek. Buna izin verin diyorlar.

Cumhuriyeti kuran bir parti, kökleri Kuvayı Milliye’de olan bir parti nasıl olur da yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin verir? Akıl tutulması gibi bir şey… Söyledim, bir daha söylüyorum: Ben kendi ülkemde, biz kendi ülkemizde kadınıyla erkeğiyle, vatanseveriyle, bayrağını sevenle kendi ülkemizin mübarek topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz. Evet, bir daha ifade edeyim: Biz kendi ülkemizde, bu mübarek topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz. Kendi topraklarına yabancı askerleri davet edip, terörle mücadele ayağı altında burada onların bazı müdahalelerde bulunmalarına izin vermek açık ve net söylüyorum, vatana ihanettir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum!

Yabancı askerler Türkiye’de neye müdahale edecekler? Ya neye müdahale edecekler? Terörle mücadeleyse, terörle mücadele konusunda kahraman ordumuz var, terörle mücadele konusunda polislerimiz var, terörle mücadele konusunda uzman çavuşlarımız var, terörle mücadele konusunda korucularımız var. Bunlar 30-35 yıldır terörle mücadele ediyorlar, 30-35 yıldır… Kimisi elini bıraktı, kolunu bıraktı, gözünü bıraktı, ayaklarını bıraktı terörle mücadelede ve onlar basın toplantısı yapıyorlar. Diyorlar ki: ‘Yabancı askeri davet işgaldir ve biz yabancı asker istemiyoruz. Eğer bize görev verilirse ayağım yok, cepheye giderim, kolum yok, cepheye giderim, gözüm yok, cepheye giderim.’ Bunu söyledim ve onlardan bazı yanıtlar da istedim, Bahçeli’den ve Erdoğan’dan. Erdoğan’dan tık yok bildiğim kadarıyla, Bahçeli bugün konuşmuş. Şöyle diyor: ‘Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur. Şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır.’ Bizleri kandıracaklarını sanıyorlar. ‘Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalları…’ Yani meşru yabancı postallar gelebilir. Ben meşru yabancı postal da istemiyorum kardeşim. Ben kendi ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum terörle mücadele konusunda. Meşru ne demek? Efendim ben el kaldıracağım, yabancı askerleri isteyeceğim, böylece meşruiyet kazanmış olacak. İstemiyoruz, istemiyoruz, yabancı askeri istemiyoruz… Terörle mücadeleyse gideriz. Terör bana saldırdı, size saldırmadı. Teröristler bana saldırdı, 1 askerimiz şehit oldu, size saldırmadı. Siz çocuklarınızı parayla pulla askere gönderdiniz, ben evladımı parasız pulsuz askere gönderdim. Bir de efeleniyor: ‘Efendim, ABD’nin insansız hava aracımızı düşürmesinin hesabı er geç mutlaka sorulacaktır.’ Sen külahıma anlat. Ya arkadaşlar, papazı teslim ettiklerinde bunlardan ses çıktı mı ya? Bakın tezkere yine şunu söylüyor: ‘Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak.’ Yani yabancı asker buraya geldiğinde onun ne yapacağını, neler yapacağını, nasıl olacağını, yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorlar. Meclis hikaye, hiçbir yetkisi yok… Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Gazi Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’e Başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle vermiştir… Biz bütün yetkiyi verelim, ne biliyorsanız yapın diye… Dolayısıyla Bahçeli yok canımızı veririz falan filan değil; yabancı asker buraya geldiğinde, sen davet ettiğinde Kemal Kılıçdaroğlu olarak yabancı askerlerin önünde bütün CHP’liler olarak duracağız ve onları kovacağız. Hiç tereddüdümüz yok, beraber gideceğiz, beraber mücadele edeceğiz ve bunları göndereceğiz. Yok öyle bir şey. Bu ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkedir. Ben Milli Kurtuluş Savaşı’nın tarihine ihanet getirmeyeceğim.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-17-ekim-2023

(Kılıçdaroğlu konuşmasında, “yargıdaki çürüme”ye genişçe değindi ama Kamutay Genel Kurulu’ndaki/TBMM’deki “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” görüşmeleri ile güme gitti. Böylesi önemli konu, basın toplantısıyla bugün veya yarın dile getirebilirdi. Neden grup konuşmasına sıkıştırdı. Şundan: 15 Ekim 2023 Pazar günü Kocaeli Kartepe’deki “CHP Yerel Yönetimler Marmara Bölge Çalıştayı”na katıldı; orada “Salı günü grup toplantısında bunun bütün ayrıntılarına gireceğim”  tümcesini etti. Aaah ah, şu “talihsiz” tümceleri de etti: “Kim, kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlarda tartışılır hale getirirse kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. (…) AK Parti olağanüstü kurultay yaptı kimsenin haberi bile olmadı.”* https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-yerel-yonetimler-marmara-bolge-toplantisina-katildi)

 

Dün saat 15.00’da Kamutay Genel Kurulu, Kamutay Başkan Vekili Yeşil Sol Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Başkanlığında toplandı ve günün 1’inci oturumu başladı.

Önder, ilerleyen dakikalarda “Sayın milletvekilleri, toplam 42 talep geldi ve an itibarıyla yeni talep almıyoruz. İlk bölümde 20 sayın milletvekiline yerinden bir dakika söz vereceğim, ondan sonrasında akış içerisinde mümkün olan azami ifade zeminini sağlamaya çalışacağız. Söz veremediklerimizin hoşgörüsüne sığınıyoruz. Şimdi İç Tüzük madde 60’a göre ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Çelebi’ye aittir. Buyurun Sayın Çelebi” dedi.

 

“Teğmen Çelebi” diye de bilinen, önce CHP’den seçilen, daha sonra –kendisini hapse atan- AKP’ye geçen İzmir AKP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi şöyle konuştu:

“Ülkemiz 2013’te DEAŞ’ı terör örgütü kabul etmiş, 2014 Bakanlar Kurulu Kararı’yla tutumumuz vurgulanmıştır. Aynı yıl, 2014’te, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 sayılı Kararı’yla DEAŞ’la mücadeleye yönelik uluslararası koalisyon kurulmuştur. Tezkeredeki yabancı asker konusu tamamıyla DEAŞ’la mücadele edecek koalisyonla ilgilidir. 2014 yılından itibaren çıkarılan bütün tezkerelerde aynı ifadeler yer almaktadır. CHP’nin 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 tezkere kararı doğru olarak “evet” olmuştur. 6 kez “evet” dediği aynı cümleye şimdi “hayır” demektedir. Tezkereye “hayır” demek terör devletine “evet” demektir, hain PKK-PYD’ye can simidi vermektir, göç dalgalarına yol vermektir, HDP’ye yağ çekmektir… Biz Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine, güvenliğine karşı çevrilmiş binlerce tır silahın namlusuna gül takmayacağız. Demokrasiyi barış kisvesiyle o namluları okşayanlardan olmayacağız diyorum.”

Günün 2’inci oturumunda benzer içerikte sözleri, partisi AKP adına konuşan Kayseri Milletvekili Hulusi Akar ile İstanbul AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin de etti.

(Akar’ın “Bu bir savaş tezkeresi değil, barış tezkeresi” tümcesini eklemeliyim.)

 

Kamutay Başkan Vekili Önder, ikinci oturumda “Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabuledenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir” dedi, ekledi:

“Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilen (3/761) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlıyoruz. Tezkereyi okutuyorum: Türkiye’nin Milli Güvenliğine Yönelik Ayrılıkçı Hareketler, Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terör Örgütlerinden Ülkemize Bundan Sonra da Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Türkiye’nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde Yaşanan ve Hiçbir Meşruiyeti Olmayan Tek Taraflı Bölücü Girişimler ve Bunlarla İlgili Olabilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye’nin Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Matuf Olmak Üzere Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması, Bu Kuvvetlerin Cumhurbaşkanının Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Risk ve Tehditlerin Giderilebilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkan Sağlayacak Düzenlemelerin Cumhurbaşkanı Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile Verilen ve Son Olarak 26.10.2021 Tarihli ve 1310 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile 30.10.2023 Tarihine Kadar Uzatılan İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 30.10.2023 Tarihinden İtibaren İki Yıl Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/761) 3/10/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının millî güvenliğimiz açısından taşıdığı risk ve tehditler artarak devam etmektedir. Türkiye, komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfetmektedir. Diğer taraftan, Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Suriye’de, sınırımıza mücavir alanlarda PKK-PYD/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere mevcudiyetini sürdüren terör örgütleri ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik eylemlerini sürdürmektedir. PKK-PYD/YPG Suriye’de bölücü faaliyetlerine devam etmektedir. Harekât alanlarımızda tesis edilen sükûnet ve istikrarı korumak amacıyla meşru ulusal güvenlik çıkarlarımız doğrultusunda önlemler alınmaktadır. İdlib’de, Astana süreci çerçevesinde istikrar ve güvenliğin tesisine yönelik faaliyetlerimizi hedef alan risk ve tehditler devam etmektedir.

Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, terörle Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayrimeşru oldubittiler oluşturmaya yönelik millî güvenliğimize tehlike oluşturabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması millî güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı Kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı Karar’da bu ülkedeki terör faaliyetlerinin kınanarak DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında. Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır. Bu mülahazalar ışığında, Türkiye’nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatini etkili bir biçimde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve son olarak 26/10/2021 tarihli ve 1310 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla 30/10/2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin 30/10/2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı”

 

Önder, gruplar adına gerçekleşen konuşmaların bitiminde “şahıslar” adına iki Milletvekiline söz vereceğini açıkladı ve ilk sözü Elazığ CHP Milletvekili Gürsel Erol verdi.

Erol on dakikalık konuşma süresinin ortalarında, “Şimdi, şunu söyleyebiliyor musunuz: ‘Yabancı asker’ derken hangi ülkenin askeri olduğunu biliyor musunuz?’ diye sordu, Hulusi Akar’ın ‘Biliyoruz’ yanıtı üzerine, bu kez ‘Hangi ülkenin askeri?’ sorusunu yöneltti; Mehmet Ali Çelebi ‘80 ülkenin’ dedi, Akar da ‘80, biliniyor’ diyerek destekledi.

Erol’un ‘Peki, bunların tankla mı, topla mı, uçakla mı, gemiyle mi geleceğini biliyor musunuz?’ sorusuna Akar ‘Hayır’ sözcüğü ile yanıt verince Erol, ‘Var mı tezkerede detayı, teferruatı; var mı tezkerede Sayın Bakanım?’ sorusuyla yüklendi; Akar ‘Var, evet; kendi orada’ dedi; bunun üzerine Erol ‘Yalnızca yabancı askerle ilgili bir iddia var ama bu ülkenin Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ve NATO’nun en güçlü ordularından biri değil mi? Bizim yenemeyeceğimiz bir güç var mı? Peki, buna rağmen biz kendi Silahlı Kuvvetlerimize güvenip de Silahlı Kuvvetlerimize yetki verirken niye yabancı askerleri ortaya koyuyoruz? Bakın, burada bütün samimiyetimle söylüyorum: Biz bu tezkereye karşı değiliz, biz bu tezkerenin içeriğine karşıyız. Yabancı askerleri çıkarın, Sayın Grup Başkan Vekilim affınıza sığınarak söylüyorum, bütün Cumhuriyet Halk Partililer ‘evet’ oyu vereceğiz. ‘Yabancı asker’ ifadesini çıkarın, biz ‘evet’ oyu verelim. Bakın, sayın milletvekilleri, demin söyledim, bazı meseleler devlet politikası olmalı. Bizim birinci önceliğimiz eğer terörle mücadeleyse ve güvenlikse terörle mücadele ve güvenlik bu ülkenin devlet politikası olmalı. Yani ‘Ben kendi bakış açıma göre bir siyaset üretiyorum’ anlayışı doğru bir anlayış değil, eğer olmuş olsaydı bu kırk yıllık süreçte dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmezdik. Şimdi bu tezkere görüşülürken Silahlı Kuvvetlerimize yetki vereceğiz, Sayın Cumhurbaşkanımız -bakın, dikkat edin, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’ demiyorum, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ diyorum- siyasi parti genel başkanlarını çağırsaydı, bir toplantı düzenleseydi veya Mecliste Grup Başkan Vekillerimiz bir araya gelselerdi, bu konunun risklerini, sakıncalarını önceden enine boyuna kendi aralarında tartışarak Silahlı Kuvvetlerimiz sınır ötesine giderken anlaşılmış bir tezkere üzerinde, bir birliktelik kararıyla, Meclisin ortak iradesiyle verilen bir karar daha iyi olmaz mıydı, ulusal güvenliğimiz için daha sağlıklı olmaz mıydı? Olurdu. Şimdi, AK PARTİ’nin şöyle bir hatası var -geçen de konuşmamda söyledim- ‘Ben seçimi kazandım, Mecliste çoğunluğu sağladım, istediğim kanun teklifini, istediğim kararı, kararnameyi getiririm ve bunu Meclisteki çoğunluğuma göre çıkarırım.’ Ama demokrasi, çoğunlukların azınlıklar üstünde uyguladığı sistem değildir, azınlıklarla uyuşarak azınlıkların haklarının da korunduğu bir sistemdir. Sonuç itibarıyla, Meclisin ortak iradesini her zaman arayın. Yani sizin getirdiğiniz bir kanun teklifine biz tepki vermek yerine ülkenin menfaatleri için, ulusal birliğimiz için, devletimizin geleceği için eğer doğruysa sizinle ortaklaşa hareket etmek isteriz. Biz düşman değiliz ki, aramızda bir kan davası yok ki. Ayrı siyasi partilerde siyaset yapabiliriz ama ülkenin değerlerinde bir arada olmayı bilmeliyiz. Bu da kime düşer? Yönetene, size düşer.”

 

Konuşmalar, tartışılar bitti, sıra tezkerenin oylanmasına geldi.

600 Milletvekilinden 521’i katıldı, 79’u katılmadı, 1’i katılamazdı çünkü o Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’dı, Gezi Davası’ndan, Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutukluydu.

Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne 521 Milletvekilinden 357’si “Evet”, 164’ü “Hayır” oyu verdi.

 

İki üç saat içinde yaygınca konuşulmaya başlanınca anlaşıldı ki, “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”ne “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması…” yeni eklenmiş, önceki tezkerelerde yokmuş.

Konuyu gündeme taşıyan CHP Genel Başkanı koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu bu ayrıntıyı dillendirmemşti!

Neden acaba?!

Oysa çok önemli, topluma anlatılması, kamuoyuna mal edilmesi gereken bir ayrıntıydı!

Kılıçdaroğlu “Genel Başkancılık” oynamasın, çekilsin!..

 

* Şık bir örnekleme değil.

 

 

 

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.