Posts By :

bakikarakol

MİT KONTRTERÖR DAİRE ESKİ BAŞKANI MEHMET EYMÜR: “BU GİDİŞİN SONU SİYASİ CİNAYETLERDİR”!..

150 150 bakikarakol

DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN, EVDEKİ BULGURDAN OLMAK!.. https://bakikarakol.com/dimyata-pirince-giderken-evdeki-bulgurdan-olmak/ başlıklı dünkü yazımı “Gözlemim o ki:
‘Millet İttifakı’ ve ‘dostlarımız’ dedikleri, ne ‘Cumhur İttifakı’nın böyle bir ‘Kamutay baskını’na, ne de erken seçime hazır değil!..” paragrafıyla bitirmiştim.
Bugün, “neden hazır olmadıkları”nı yazacaktım.
Akşam saatlerinde www.sozcu.com.tr‘de “Meral Akşener’in İkizdere ziyaretinde gerginlik….” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meral-aksenerin-ikizdere-ziyaretinde-gerginlik-6441357/ başlıklı haberi görüp sonuna kadar okuyunca, Sözcü Gazetesi’nde ve Sözcü Gazetesi’nin internet sitesi www.sozcu.com.tr ‘de İsmail Saymaz’ın 18 Mayıs 2021 Salı günü yayınlanan “90’ların günahına girmek” başlıklı yazısındaki, MİT Kontrterör Daire eski Başkanı Mehmet Eymür’ün söyledikleri, hele de bir tümcesi dikkatimi çekti.

“Mehmet Eymür: Bugün daha vahim” başlık altında “Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür sorularımı yanıtladı” diye yazan Saymaz’ın “Peker’in videoları hakkında ne düşünüyorsunuz? (…) Ağar ile ilgili iddiaları nasıl yorumluyorsunuz? (…) Bugünkü durumunu nasıl yorumluyorsunuz?” sorularıyla başlayan söyleşideki soruları kısa, net tümcelerle yanıtlayan Eymür, “Siz Ağar için ağır ithamlarda bulunmuştunuz” anımsatması karşısında “Evet, söyledim. Hatta zamanında söylediğim bir lafı yine tekrarlamak istiyorum. Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir” diyor.

Son tümce…
“Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir”!
Çok önemli, dikkate alınması gereken tümcedir!

Bu tümceyi, eskiden MİT Kontrterör Daire Başkanlığı yapmış birinin -Mehmet Eymür’ün- geçmişteki gibi bugün de söylemesi ciddi bir işarettir, bilgidir, öngörüdür!
Duymazdan, görmezden gelinmemeli!

Düşüncelerimi, aynı gün (18 Mayıs 2021 Salı) saat 11.56’da @BakiKarakol hesabımdan BENİM DE KAYGIM BU!..
ÖNERİM:
KAYNAĞI BULMAK, YOK ETMEK!..
YOKSA, KORKARIM Kİ, 1980 ÖNCESİ KARANLIK KANLI GÜNLERİ YAŞARIZ!..
DİLERİM YAŞAMAYIZ!..
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1394577707405565952 biçiminde dile getirdim.

Eski, yeni siyasilere, siyasi parti genel başkanlarına fiziki saldırılar bir süreden beri, ne yazık ki “korunup kollanan” gruplar tarafından yapılmaktadır!
Sonuncusunu dün Rize’nin İkizdere ilçesinde gördük!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İkizdere ilçesine gitti, esnafı, vatandaşları, Mehmet Cengiz’in topraklarına çökmeye kalktığı İkizdere köylülerini dinlemek istedi.
Görevlendirilen provokatörler iş başı yaptılar!
Ortalık karıştı!
Ellerinden gelseydi, Akşener’i linç edeceklerdi!
Önlemler önledi!

Akşener’in, saçma sapan sorusuyla provokasyonu başlatan türbanlı provokatör kadına yanıtı hoşuma gitti.
Dün saat 19.43’te attığım TEPKİSİNE KATILIYORUM…
AMA…
KEŞKE “HADİ ORADAN” DEMESEYDİ!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1395419978145349632 tivitimde belirttiğim gibi “Keşke ‘Hadi oradan’ demeseydi!..” diyorum.
Dememesini çok isterdim!
Bu iki sözcük dışında, Akşener tepkisinde, söylediklerinde haklıydı.

Rize İkizdere’de dün yaşananlarla, MİT Kontrterör Daire eski Başkanı Mehmet Eymür’ün “Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir” demesi, “Fiziki saldırılarla başlayan eylemler, bir süre sonra siyasi cinayetlere dönüşebilir” diye kaygılanmama neden oldu.

Öngörüm de şu ki:
Siyasi cinayetler işleyecekler, cinayetlerine, öncelikle ve ağırlıkla, şimdi yolları ayrılan eski arkadaşlarından başlayacaklar!
Eskiden birlikte yaptıklarını ve kimin, kimlerin yaptırdıklarını çıkıp anlatmasınlar, eskiden yaptıkları eskide kalsın diye!..

Siyasi cinayetler, seçim süreci öncesinde ve seçim sürecinde işlenirse, yapılacak seçimin sağlıklı, “adil” olmayacaktır!

Tanrıdan dileyim:
Ülkemizin, halkımızın ve de ülkelerin, halkların, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbenin yapılması için 1978’de başlayıp 12 Eylül 1980 gece yarısı biten o kanlı, o karanlık, o zor günlerin benzerini yaşamamasıdır!..

DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN, EVDEKİ BULGURDAN OLMAK!..

150 150 bakikarakol

16 Nisan 2017’de 18 maddelik Anayasa değişikliği halkoyuna sunuldu. https://www.haberturk.com/gundem/haber/1427214-adan-zye-16-nisan-referandumu-madde-madde-yeni-anayasa
Mühürsüz oylar ve zarflar, Yüksek Seçim Kurulu’nun “bir garip kararı” ile geçerli sayıldı, sonuçlar “atı alan Üsküdar’a geçti” anlayışıyla –yüzde 48.59 (23 milyon 777 bin 91) HAYIR’a karşın, yüzde 51.41 (25 milyon 157 bin 25) EVET’le- kabul edildi. https://www.sabah.com.tr/secim/16-nisan-2017-referandum/
Böylece…
Bir süreden beri “fiili uygulanan” ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemİ” hukuki tanım kazandı, hukuki yapıya kavuştu!
Cumhurbaşkanı seçilen siyasi parti genel başkanının, partisinden ve partisinin genel başkanlığından istifasına gerek görülmedi!
Tepeden tırnağa çelişki!
Tepeden tırnağa hukuksuzluk!
Ve…
Böyle bir ucube sistem, dünyada ilkti!
Hem de…
Dünya lideri Kemal Atatürk’ün, “Parlamenter Sistemle” yönetilin, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyet’inde!

İnsanın inanası gelmiyor!

Bu 18 maddelik anayasa değişikliği ardından, 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri ile AKP, MHP, BBP ortaklı “Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı, değişiklik öncesi anayasaya göre halk tarafından Cumhurbaşkanı seçildiği için AKP üyeliğinden ve AKP Genel Başkanlığından istifa eden Recep Tayyip Erdoğan yeniden AKP üyesi, AKP Genel Başkanı oldu; yüzde 52.59 (26 milyon 330 bin 823) oyla ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi. https://tr.wikipedia.org/wiki/2018_T%C3%BCrkiye_cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1_se%C3%A7imi

18 Maddelik anayasa değişikliğinin “Adaylık ve Seçimi” başlıklı 2’inci maddesinde “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” denir.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır” tümcesi de maddeler arasında yer alır.

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ikinci yılında çöktü!

Çökmesi çok doğaldı!
Çünkü…
Oylama öncesi iyi anlatılamayan ucube sistemi Türk halkı yaşayarak tanıdı, hiç de kendisine, ülkesine uygun olmadığını anladı, elinin tersiyle itti.
Şimdi, ucube sistemin dayatanlarıyla karşı karşıya!

Söylem monotonluğundan eylem etkinliğine bir türlü geçemeyen “muhalefet ağaları”, halkın baskısıyla “erken seçim” isteyip dururlar.

Erken seçim kararını, değişen anayasa maddelerine göre Cumhurbaşkanı ya da Kamutay (TBMM) alır.

Erken seçim kararı alındığında, Milletvekili Genel Seçimi ile birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılacak.

Millet İttifakı”nın öncülük ettiği muhalefet “erken seçim” isterken, “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı” ortakları “Erken seçim yok. Seçimler süresinde, 2023 yılında olacak” diyorlar.

Seçim tartışılarına, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının 3’üncü kere Cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı tartışması eklendi.

Zıt iki görüş var:
Kamutay, erken seçimi kararı alırsa, mevcut Cumhurbaşkanı 3’üncü kere Cumhurbaşkanı adayı olabilir; ama Cumhurbaşkanı, Kamutay’ı fes edip erken seçim kararı alırsa, 3’üncü kere Cumhurbaşkanı adayı olamaz.

Bu görüşün karşısında olanlar, “Hiçbir yasal engel yok, olabilir” diyorlar.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Av. Mehmet Uçum ise bir adım daha ileri gidiyor, Cumhurbaşkanı’nın iki dönem şartının anayasal olarak 16 Nisan 2017’den sonraki dönemi kapsadığı https://www.haberturk.com/mehmet-ucum-cumhurbaskani-nin-iki-donem-sarti-16-nisan-2017-sonrasini-kapsar-3066551 savında bulunuyor!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “seçim kararı” almak istemiyor.
Cumhur İttifakı ortakları da almasından yana değiller; çünkü Kamutay’da erken seçim kararını çıkartacak sayısal güçleri yok.
Muhalefeti desteği olmadıkça, Kamutay’dan erken seçim kararı almaları çok zor!
Ya normal süreyi, 2023’ü bekleyecekler ya da Kamutay ayağını zorlayacaklar!
Karşılarındaki muhalefetin “erken seçim” istemleri, sarılacakları dal olabilir!
“Erken seçim kararı”nı, Kamutay’a taşırlarsa, “Erken seçim” deyip duran karşılarındaki “Millet İttifakı”nı ve “dostlar”ını zora sokarlar.

“Millet İttifakı” ve “dostları”, seçimde iktidardan düşürmek istedikleri “Cumhur İttifakı”nın ve Cumhur İttifakı İktidarı”nın 1 numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının 3’üncü kez Cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlarlar!

“Millet İttifakı” ve “dostlar”ı bunu, Türk halkına, Türk seçmenine nasıl anlatacak?!

Tersten de bakalım:
Dillerinden düşürmedikleri erken seçim önergesi “Cumhur İttifakı” ortakları AKP, MHP, BBP tarafından Kamutay’a getirildiğinde, ret ederlerse, seçmenin bunlara (Millet İttifakı’na, “dostlar”ına) tepkisinin çok sert olacağı kaçınılmaz!

Buna da, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” denir!

Gözlemim o ki:
“Millet İttifakı” ve “dostlarımız” dedikleri, ne “Cumhur İttifakı”nın böyle bir “Kamutay baskını”na, ne de erken seçime hazır değil!..

19 MAYIS, 19 MAYISÇILAR VE 19 MAYIS KARŞITLARI!..

150 150 bakikarakol

102 yıl önce bugün (19 Mayıs 1919), kötünün kötüsü gerici yönetim sonucu toprakları emperyalistler tarafından işgal edilmiş ülkenin Anadolu kentlerinden Samsun’a çıkış, bölge ve dünya ülkelerine de örnek olacak bağımsızlığın, aydınlanmanın, kalkınmanın adımının atıldığı gündür!

19 Mayıs’ın, Türkiye ve dünya tarihindeki yeri “çok saygı değer”dir ve asla yadsınamaz!

19 Mayıs’ı taçlandıran, başta dünya lideri Kemal Atatürk’e ve O’nu anlayanlara, O’na inanlara, O’nunla hareket edenlere, O’nun peşinden giderek Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda canlarını veren şehitlerimize, yaralanıp uzuvlarını yitiren gazilerimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Onlardan yaşayan yoktur.
Hepsini saygıyla anıyorum.
Hepsi Cennetlerinde ışıklar içinde uyusunlar.

Üzülerek söylemeliyim ki:
Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüz sonrasının siyasileri, bürokratları, toprak ağaları ve tarikat, cemaat camiasıyla, naylon aydınlar, 19 Mayısçılarımıza, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın şehit ve gazilerine, şatafatlı yaşam özlemleri uğruna, düşman emperyalist Britanya İmparatorluğu’nun/Krallığı’nın –İngiltere’nin- işbirlikçisi, ajanı olarak, ihanet etmişlerdir!

Ülke ve halk olarak bugün yaşadıklarımızın kaynağı, işte bu ihanettir!

Lanetliyorum!

19 Mayıs, düşman İngiltere’nin ve düşman başka emperyalist ülkelerin ise kara günüdür!
19 Mayıs’ımızın, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüz dönemindeki gibi anılıp kutlanmasını hiç istemezler!
Görkemli, anlamlı kutlanmaması için ellerinden gelen kötülüğü, çirkinliği yapmışlardır, yapıyorlar!
Ama…
Yapamayacaklar!
Çünkü…
Yenilecekler!
İnlerine çekilecekler!

Lozan görüşmeleri sürecinden itibaren, “Atatürk’ümüz sonrası Türkiye”yi düşünüp planlayan emperyalistler, yüz yılı aşkın süredir, uğraşmalarına, çalışmalarına karşın amaçladıkları sonuca ulaşamamalarının kızgınlığı, öfkesi içindeler!

O kızgınlık, öfkeyle ülkemize, bölgemizdeki Müslüman ülkelere saldırıyorlar!
Öncü vurucu timleri İsrail’i silahlandırarak, yüreklendirerek, Hamas gibi dinci örgütlerin her alana geri bıraktığı Filistin halkına zulüm ediyorlar!
Filistin halkını topraklarından kovuyorlar!
Top tüfekleriyle, bombalarıyla çoluk çocuk demeden, kadın, yaşlı, sakat demeden öldürüyorlar, katlediyorlar!

Kınıyorum!

Anımsatırım:
“Keşke Yunan kazansaydı” diyenlerin “anlayış ataları”, düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçileri, ajanları da 102 yıl önce “Keşke 19 Mayıs olmasaydı, keşke 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkılmasaydı” demişlerdi!

Onların günümüzdeki uzantıları bilsinler ki…
İstedikleri kadar karşı çıksınlar, engel olsunlar; bu toprakların 19 Mayısçıları, 19 Mayıs’ı coşkuyla bugün sabah erkenden kutlayacaklar, evlerine, işyerlerine bayraklarını asacaklar, selamlayacaklar!

Şunu da bilsinler ki…
Türkiye’nin kötü yönetilmesi, siyasi ve ekonomik vb çöküntüler yaşaması, en başta Filistin halkı gibi, bölgedeki Müslüman halkların zulüm görmesi, katliam yaşaması demektir!
Ve…
Sıranın kendilerine gelmekte olduğunun işaretidir!
Nokta!..

YAŞAMLARI YAŞANILMAZ KILINAN İNSANLARDAN “HELALLİK” İSTEMEK VE “MUHALEFET AĞALARI”NIN “SİYASİ RÜŞVET”İ!..

150 150 bakikarakol

Dünkü KAÇIŞLARI YOK, MEHMET CENGİZLER MAT OLACAKLAR!.. https://bakikarakol.com/kacislari-yok-mehmet-cengizler-mat-olacaklar/ başlıklı yazıma “14 Mayıs 2021 Cuma günü videokonferans sistemiyle partisinin teşkilatlarıyla bayramlaşmasında “Pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimimizi uygulamaya başlıyoruz. Niyetimiz Mayıs ayı sonuna kadar ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir” dedikten sonra “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” tümcesini söyleyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının bugün toplanacak kabine bitiminde akşam saatlerinde yapacağı açıklamadan saatler önce İçişleri Bakanlığı dün sabah bir ‘Normalleşme Genelgesi’ yayınladı.
İlginç olduğu kadar çelişkili!
Şöyle ki:
İçişleri Bakanlığı önceliği neden ve neye dayanarak aldı?!” paragrafılarla başlamıştım; başlık konusu başka olduğu için ayrıntıya girmemiş, geçmiş, bugüne bırakmıştım.

Dün akşam saatlerinde “kabine” toplantısı bitiminde açıklamalar yapan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” sözü, sosyal basında anında yoğun tepki aldı.
Halen de alıyor!
Tepkinin yoğunluğu, tepkilerdeki “Helal etmiyoruz” vurgusu kadar, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” tümcesine şaştım kaldım!
Hiçbir Cumhurbaşkanında, hiçbir Başkanda, hiçbir kralda vb olmayan yetkilere sahip ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Cumhur İttifakı”nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı böyle bir tümceyi nasıl edebilirdi?!

Beni, ikinci bir şaşkınlığa uğratan “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” tümcesindeki “olduysa” sözcüğüdür.

Olanı, olanları “olduysa” diyerek geçiştirmek, hafifletmek, önemsizleştirmek ne kadar doğru, etik?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına konuşma metni hazırlayanlar, yazanlar nasıl böyle bir yanlış yaparlar?!
Halkın, yaşadıkları gerçeklerle, ülke yöneticinin söylediklerini karşılaştırdıklarında ne yargılara varacağını nneden düşünmezler?!
Hizmetinde oldukları insanı zora soktuklarını, siyasi yaşamına çok büyük zarar verdiklerini niye us (akıl) etmezler?!

Beni bir başka şaşkınlığa düşürenler ise “muhalefet ağaları”nın “helallik” konusunda söyledikleri!
Ağız birliği etmiş gibi, “erken seçim de erken seçim” deyip durdular!

Tamam…
Yeniçağ Gazetesi’nin İyi Partili yazarı Orhan Uğuroğlu’nun “Erdoğan’ın omuzları çökük, yüzü asık ve kızgın video görüntüsü var” ve “Erdoğan bu çöküş görüntüsü aslında AKP iktidarının çöküşünün de tescilidir”. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/helallik-istemek-cokusun-tescilidir-452199h.htm tümcelerinin geçtiği dünkü ”Helallik istemek çöküşün tescilidir…” başlıklı yazısındaki saptamasına, vurgusuna katılıyorum.
Ama…
“Muhalefet ağaları”nın yakarırcasına sandığı getirmesini istedikleri AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına, “siyasi rüşvette” bulunmalarına çıldırdım!

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” 14 Mayıs 2021 Cuma günü @kilicdarogluk hesabından “Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. Seçim! Hemen! #HemenSeçim” https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1393198088257515521 diye paylaşımda bulundu.
Tanrı aşkına, “Helalleşelim kesinlikle” ne demek?!
Kendisi ile helalleşmek istenmiyor ki!
Kendisi ile helalleşmek istemeyene “helalleşelim kesinlikle” diyerek, iktidar olduklarında geçmişe yönelik hesaplaşmanın içine girmeyeceklerinin yani devr-i sabık yaratmayacağı”nın işaretini/sinyalini, sözünü mü veriyor?!
Ben öyle anlıyorum ve bunu “siyasi rüşvet” sözcükleriyle tanımlıyorum.
Zaten…
“İkinci Yüzyıl Dergisi”nin “Mayıs 2021” ilk sayısında “Bazı çevrelerde ise başka bir kaygı var; ‘Siz gelince hesap mı soracaksınız? Devr-i Sabık dönemi mi yaratacaksınız?’’ Evet böyle bir kaygı var ama şunu özellikle ifade ediyorum, böyle bir kaygıya kimsenin kapılmasına gerek yok” diyor, şöyle sürdürüyor:
“Çünkü demokrasiyi savunanlar ya da demokrasiyi getirme iddiasında olanlar kinle, öfkeyle hareket etmezler. Yani eğer siz kinle ve öfkeyle hareket ederseniz iktidarı aldıktan sonra, o zaman sizin de demokratlığınız tartışılır. Dolayısıyla demokrasi aslında kinle, öfkeyle değil; akılla, bilimle, bilgiyle, saygıyla, erdemle hareket eden insanların alanıdır. Demokrasiyi böyle savunuyoruz biz. Bir kişi hata yapmışsa bu ülkenin bağımsız kurumları vardır, o bağımsız kurumlar giderler inceleme yaparlar. Varsa bir şey, cezasını keserler.” https://halktv.com.tr/gundem/kemal-kilicdaroglu-soylu-istifa-ederse-bu-tartismanin-uzerini-orterler-458005h

Son iki tümcedeki “Bir kişi hata yapmışsa…” ve “Varsa…” sözcüklerine dikkat ettiniz mi?!
Olasılıktan söz ediyor!
Oysa “olasılık” diye bir şey yok, yaşanmış gerçekler var!
Yadsınacak mı?!
Ya, “Bir kişi hata yapmışsa…” demesine ne demeli?!
Yanlışı (hatayı) bir kişi mi yaptı?!
Bir siyasi kadro yapmadı mı?!

Bunu uzatmayayım, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e geçeyim…
14 Mayıs 2021 Cuma günü saat 15.10’da @meral_aksener hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda şunları yazıyor:
“Sayın @RTErdogan sen unutmuş olabilirsin ama, siyasetçi milletiyle kürsülerde değil, sandıkta helalleşir. Madem helalleşmek istiyorsun, korkma, getir sandığı helalleşelim. Zor durumdaki çiftçiyle, esnafla, işsiz gençle helalleşelim. Milletimizin kutlu iradesiyle helalleşelim.” https://twitter.com/meral_aksener/status/1393176864395509765

Bir üstekinin aynısı!
“Helalleşmek” konusunda kendilerini ortaya niye atıyorlar ki?!

Gerçekte, “helalleşme”nin ne olduğunu bilmiyorlar mı?!

“Madem helalleşmek istiyorsun, korkma, getir sandığı helalleşelim” ben de “siyasi rüşvet” çağrıştırıyor!
Akşener neden “Madem helalleşmek istiyorsun, korkma, getir sandığı helalleş” demiyor da, “… helalleşelim” diyor?!
Bugün de video paylaşımında “Değerlerin içini boşaltan, kurumları istikrarsız hâle getiren, devlet yönetimine olan güveni yerle yeksan eden Ak Parti iktidarının, milletimizin umutlarını, memleketimizin kaynaklarını kullanıp atmasına izin vermeyeceğiz” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/iyi-partiden-akpye-selpak-siyaseti-videosu-6434882/ tümcesini ediyor!
Sıraladıklarına engel olamamışlar, bir anlamda “izin vermiş”, bundan sonra olacaklara izin vermeyeceklerini haykırıyor!
Kim inanır!

“… kimse hakkını helal etmez” sözlerinden önce “Benim helallik verip vermemem, bir kişi olarak çok önemli değil…” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/saadet-partisi-lideri-temel-karamollaoglundan-sozcu-tvde-dikkat-ceken-aciklamalar-6434388/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na ne demeli?!
“Bir”in öyle bir önemi var ki!
Bunu anlamayana, davul da, zurna da az!

Al birini, vur ötekisine!..

KAÇIŞLARI YOK, MEHMET CENGİZLER MAT OLACAKLAR!..

150 150 bakikarakol

14 Mayıs 2021 Cuma günü videokonferans sistemiyle partisinin teşkilatlarıyla bayramlaşmasında “Pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimimizi uygulamaya başlıyoruz. Niyetimiz Mayıs ayı sonuna kadar ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir” dedikten sonra “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” tümcesini söyleyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının bugün toplanacak kabine bitiminde akşam saatlerinde yapacağı açıklamadan saatler önce İçişleri Bakanlığı dün sabah bir “Normalleşme Genelgesi” yayınladı.
İlginç olduğu kadar çelişkili!
Şöyle ki:
İçişleri Bakanlığı önceliği neden ve neye dayanarak aldı?!

Aldığı ve topluma uygulattığı kararların hiçbirine kendisi, taraftarları uymayan iktidarın pek sevdiği, koruyup kolladığı, gözde yüklenicilerinden (müteahhitlerinden) Cengiz Holding’in sahibi Mehmet Cengiz’in, avukatları aracılığıyla 15 Mayıs 2021 Cumartesi günkü Evrensel Gazetesi’nden Özer Akdemir’in “Cengiz’den Kazdağı köylülerine tehdit mektubu: Bakanlığa söyler kamulaştırırız” https://www.evrensel.net/haber/432975/cengizden-kazdagi-koylulerine-tehdit-mektubu-bakanliga-soyler-kamulastiririz
başlıklı haberinden, “Kazdağı’nın Halilağa bölgesinde işletmek istediği maden için köylülere mektup gönderdi”ğini ve “Topraklarınızı satın yoksa Maden Kanunu uyarınca Bakanlığa başvurup kamulaştırma isteyeceğiz” diye yazdığını Türk ve dünya kamuoyu öğrendi!

Böyle bir şey nasıl olabilirdi?!

Mehmet Cengiz’in bu zorbalığı bana, Filistin topraklarında, Müslüman Filistin halkına, Oruç Ayı’nda ve Oruç Bayramı’nda kan kusturan, -düne kadar- yaklaşık 200 ölüm, bin 300 küsur yaralanmaya ve çok ağır hasarlara neden olan Yahudi İsrail yönetiminin zulmünü anımsattı!

Rize Valiliğinin dün, topraklarını yiğitçe koruyan İkizdere köylülerine 15 gün süreli “eylem yasağı” kararıyla https://www.birgun.net/haber/rize-valiligi-nden-ikizdere-halkina-eylem-yasagi-344925?utm_source=webpush koruduğu Mehmet Cengiz, yaklaşık 5 yıl önce de Cumhuriyet Gazetesi’ni tehdit etmişti.

Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesi www.cumhuriyet.com.tr, 24 Haziran 2016 Cuma günlü “17/25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları sırasında patlak veren ses kayıtlarında, ‘Milletin a… koyacağız’ diyen Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz, Cumhuriyet’i telefonla aradı, “Adamı katil etmeyin” diyerek ölüm tehdidi savurdu” spotlu, “Mehmet Cengiz’den Cumhuriyet’e tehdit telefonu: Adamı katil etmeyin” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/mehmet-cengizden-cumhuriyete-tehdit-telefonu-adami-katil-etmeyin-556895 başlıklı haberinde “Cumhuriyet Gazetesi bugün Türkiye’nin merakla beklediği ‘off-shore’ dosyasını açacağını manşetinden duyurdu. Panama skandalını ortaya çıkaran gazeteci konsorsiyumunun, Türkiye’den sadece Cumhuriyet’le paylaştığı belgelerin ilk bölümü yakında Cumhuriyet’te yayımlanacak” demiş, şöyle sürdürmüştü:
“Belgelerde adı geçen isimler arasında AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gözdesi Mehmet Cengiz, Rixos’un patronu Fettah Tamince, Bilal Erdoğan’ın eski ortağı Cihan Kamer, Remzi Gür, Ahmet Hamdi Topbaş ve Hayyam Garipoğlu bulunuyor.
Bu isimler arasında yer alan Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz bugün Cumhuriyet Gazetesi’ni telefonla arayıp, ‘Adamı katil etmeyin’ diyerek tehdit etti. Bugün saat 14.15 sıralarında, Cumhuriyet’in İstanbul’daki merkez binasını arayan telefondaki ses, Mehmet Cengiz’in bizzat görüşmek istediğini belirterek telefonu Mehmet Cengiz’e bağladı.
‘Manşete koymuşsunuz fotoğrafımı sizde utanma yok mu?’ diyerek sözlerine başlayan Cengiz, ‘Sizinle savaşacağım. O kuleleri sokacağım size’ ifadelerini kullanıp, ‘P****enk herifler. Adamı katil etmeyin’ sözleriyle tehditler savurdu.
‘Adamı katil etmeyin’ diyerek ölüm tehdidi savuran Cengiz, hakaretlerinden sonra telefonu kapattı.”

AKP iktidarlarıyla palazlanan, şimdi AKP ağırlıklı “Cumhur İttifakı İktidarı” ile her istediği yerine gelen, her dediği yapılan Mehmet Cengiz’e; siyasetçi olarak bu ülkeye, bu ülke halkına dokuz doğurtmuş, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bir sözünü anımsatmak isterim:
“Satrançta bir değil, üç değil, beş değil, en az yedi sonrası yapacağınız hamleyi düşünecek, göreceksiniz. Düşünmez, görmezseniz, kaçışınız yoktur, mat olursunuz.”

“Tehditçi” Mehmet Cengiz bir gün sonrasını öngöremiyor!
Öngöremediği için, kaçışı yok, mat olacak!

Yalnız Mehmet Cengiz değil, Mehmet Cengizler de mat olacaklar!..

LAİKLİK, DİNLERİN, İNANANLARIN EN SAĞLAM, EN DAYANIKLI KORUYUCU KALKANIDIR!..

150 150 bakikarakol

Benim çocukluğumda, çocuklara, konuklara şekerleme ikram edildiği için “Şeker Bayramı” denirdi.
(Hala da şekerleme ikram edilir ve “Şeker Bayramı” deniyor ama 1955-60’lı yıllardaki kadar denilmiyor.)
Muhafazakâr kesimde ise ay adından ötürü “Ramazan Bayramı” denirdi.
(Şimdi neredeyse hepten “Ramazan Bayramı” deniliyor.)
Çocukluğumda, büyüklerime “Oruç tutuyoruz” demiş, sormuştum:
“Niye ‘Ramazan Ayı’ diyoruz? Niye ‘Oruç Ayı’ demiyoruz? ‘Ramazan Bayramı’ yerine niye ‘Oruç Bayramı’ demiyoruz?”
Çocuk usu (aklı) işte…
Ama…
“Oruç ayı” ve “Oruç Bayramı” denilmesini seviyorum, istiyorum.
Olup olmayacağını bilemem.
Olmasını umut eder, dilerim.

Bu nedenle de…
Bugün başlayıp üç gün sürecek dini –Oruç, Şeker, Ramazan- Bayramımız ulusumuza, halkımıza ve tüm Müslüman halklara kutlu olsun.

Aslında bugün (13 Mayıs 2021 Perşembe) yazmayacaktım.
(Yarın da yazmayacağım.
Zaten Cumartesi, Pazar yazmıyorum.)
Yazarak…
Dini bayram nedeniyle bir noktaya dikkatiniz çekmek istedim:
Radikal dincilerin, kırmızı görmüş boğa gibi çıldırdıkları, saldırdıkları “laiklik”, bütün dinlerin ve o dinlere inananların en sağlam, en dayanıklı koruyucu kalkanıdır!
Dinler, milimlik dahi olsa ekseninden kaymaz, kaydırılamaz, siyasi ve ticari araçlar olmazlar, yapılamazlar!

Laik olmayan ülkelerin durumuna bakın!

Dine, dini inançlıya saygı; dini günlerin, bayramların tadı yoktur!

O ülkelerde dinler, dinci siyasiler ve iktidarlar eliyle derin yara alırlar; inananlar ve inanacaklar dinlerinden kaçarlar!

Ülkemizde Oruç Ayı, Oruç Bayramı böyle mi olurdu, böyle mi geçerdi?!
Ne renkli, ne canlı, ne kaynaşmalıydı!
Sevgi, saygı fışkırırdı!
Çocuklar mutluydu!
Çocukların mutluluklarını gören büyükler mutlu olurlardı!

Şimdi öyle mi?!
Değil!
Olmasının nedeni, ülkemizin siyasi kadrolarının ve iktidarlarının siyasi anlayışlarından kaynaklanan laikliğe uzak durmaları!

Bizdeki gibi…
Siyasi kadroları ve iktidarları radikal dincilerin etkisi altına giren İsrail Devleti’nin, laik olamayan, dinci cemaat ve tarikatların gericiliğin, karanlığın odağına taşıdığı, düşünmekten, üretmekten yoksun bıraktığı vb Müslüman Filistin halkına yıllardan beri çektirdiği acıların katmerlisini, dünkü iftarla biten Oruç Ayı’nda çektirdi ve şu Oruç Bayramı’nda çektiriyor!
Lanetliyorum!
Aynısını Filistin Devleti, Yahudi İsrail halkına yapsaydı, “dindaş” demeden, ikileme düşmeden Filistin Devleti’ni de kınardım!

Uzatmayacağım…

Laiklik karşıtı kesilenler, inandıkları dine ve inanan halkına, düşman işgal kuvvetlerinin komutan ve askerlerinden beş beter eziyet ettiklerinin, kötülük yaptıklarının, çok büyük zararlar verdiklerinin hiç ayırtında (farkında) değiller!
Olsalar…
İnandıkları din, inanan halkı için, keskin laikçi kesilirler!..

DÜNYAYI KANA BULAYAN 2’İNCİ DÜNYA SAVAŞI’NI BAŞLATMAK İÇİN, ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ NİYE BEKLENDİ?!.

150 150 bakikarakol

“Onbaşı Adolf Hitler faşizmi” imzalı, özde ise dünyayı yönettiğini, yöneteceğini sanan insan ve insanlık düşmanı emperyalistlerin, evrensel çıkarlarının geleceği için planlayıp yaşama geçirdikleri “katliam”ı yaşamış Yahudi halkının çocuklarının ve torunların, Filistin topraklarında kurdukları “İsrail Devleti”nin, Müslüman Filistin halkına yaptığı zulümlerin, şu günlerde sonuncusunu dehşet içinde izlerken…

11 Mayıs 2011’de kendilerinin ilk imzayı attıkları ve inandırıcı gerekçe sunmadan 20 Mart 2021 günü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”yle de çıktıkları “İstanbul Sözleşmesi” dün, 10’uncu yıldönümünde…
Bakın neyi, neleri anımsadım:
Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzü!..
O’nun yönetimindeki Türkiye’mizi!..

İki olay da beni aldı, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüze, O’nun yönetimindeki Türkiye’mize götürdü!

İçte ve dışta böylesi yığınla yaşanmışlıklar olur muydu?!

50 milyondan fazla insanın ölümüne, köylerin, kasabaların, kentlerin yıkılmasına, doğanın ağır tahribine neden olan -1 Eylül 1939’da başlayıp 14 Ağustos 1945’te biten- 2’inci Dünya Savaşı yaşanır mıydı?!

Yahudi soykırımı gerçekleşir miydi?!

Aydınlıkçı Türkiye’miz, iki sözü birbirini tutmayan, imzalarına, kararlarına kendileri sahip çıkmayan, ulusun, halkın geleceği gençlere işgal kuvvetleri askerleri gibi davranan, gericiliği ilke edinen vb yöneticileri elinde savrulur muydu?!

Soykırım yaşamış Yahudi İsrail halkının devleti, Müslüman Filistin halkına terörist gibi davranır mıydı?!
Katliamlar yapar mıydı?!

Soruların tamamına tek sözcükle yanıt, “H a y ı r”dır !..

Peki neden?!

Çünkü…
Kan dökücü emperyalistlerin karşısında, adı “Kemal Atatürk” olan bir dünya lideri ve bölgesine, sonra da başka bölgelere -yani dünyaya- örnek olmuş, aydınlığa, aydınlara, bilime, sanata, teknolojiye, özgürlüğe, tam bağımsızlığa, kardeşliye vb kucak açmış bir Türkiye vardı!

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüz ve yönetimindeki demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti, Barışın güvencesi, halkların ve insanlığın koruyucusu, özelde Müslümanlığın, Müslümanların, genelde ise tüm dinlerin, o dinlerdeki insanların –örneğin Hristiyanların, Yahudilerin- kalkanıydı!

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün ölümünden 10 ay 21 gün sonra 2’inci Dünya Savaşı ile dünyanın kana bulanması, Yahudilere katliam/soykırım yapılması, Japonya’ya bir değil iki ayrı şehre atom bombası atılması, Türkiye’mizin düşman yörüngesine savrulması…
Ve…
Özellikle dünya liderimiz Kemal Atatürük’ümüzün ölümünün beklenilmesi…
Bir rastlantı mıydı?!
“D e ğ i l”di!..
Ne olduğunu az yukarda yazdım, tekrara gerek yok.

Böyle bir lidere, böyle bir geçmişe sahip ülkenin vatandaşı, halkın ferdi olmanın onuru, gururu içindeyim!

Ülkemin, halkımın ve bölgemizdeki Müslüman halkların yaşadıklarına, onlara yaşatılanlara baktıkça, tanık oldukça darlanıyorum!

Etkinliğiniz, saygınlığınız yoksa kınamalarınızın, çağrılarda bulunmanızın anlamı da, değeri de yoktur!

Dünya liderimiz Kemal Atatürk yaşarken ve O’nun yönetimindeki demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti etkin caydırıcı güçken…
Kan ve emek emici emperyalistlerin, Müslüman halkların topraklarına girememelerini, oralarda Müslüman halklara zulüm yapamamalarını…
Atatürk ve Atatürk Türkiye’si karşıtları bir düşünsün bakalım!..

HDP, ÖNCEKİLER VE AKP GİZLİ ORTAK MI?!.

150 150 bakikarakol

4 Kasım 2016’dan beri Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, www.halktv.com.tr’den Hazar Dost’un sorularını yanıtlamış.

Demirtaş, www.halktv.com.tr’de dün yayınlanan Dost’un “Türkiye son süreçte, ‘Genelgeler’ üzerinden yönetimi oldukça yoğun şekilde hissediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, gazetecilerin polisin görüntüsünü çekmesinin yasaklanması ve tekel bayilerin içki satışı yasağı da Türkiye gündeminde oldukça yer eden gelişmelerdi” anımsatması ardından yönelttiği “Sizin bu yasaklara dair düşünceleriniz neler? ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ çıkışını yaptığınız süreçte Türkiye’nin bugününü tahmin edebiliyor muydunuz? Öngörüleriniz nelerdi?” biçimindeki 5’inci son sorusuna “Bugünleri tahmin etmiştim ama durdurmaya gücümüz yetmedi maalesef. Yoksa her şey baştan belliydi. Hukuk askıya alınacaktı, demokrasi yok edilecekti, ekonomi çökecekti, toplum sefalete sürüklenecekti. Bunlar olacaktı ve oldu da ne yazık ki. Şimdi artık bütün bunları düzeltmek ve bir çıkış yolu bulmak için el ele mücadele etme zamanı. Çok umutluyum. Hep birlikte başaracağız.” https://halktv.com.tr/gundem/demirtas-bana-karsi-ozel-bir-kin-oldugu-belli-457442h yanıtını veriyor.

Bu yanıt, bir süreden beri kafamdaki “HDP, öncekiler ve AKP gizli ortak mı?!” sorusunu aydınlattı!

Şöyle ki:
AKP de, HDP de, emperyalist Britanya İmparatorluğu’nun/Krallığı’nın ve bu emperyalist ABD’nin projesi!

HDP, öyle zamanlarda AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına yardımları dokundu ki!..
AKP’yi iktidardan düşmekten, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını Cumhurbaşkanı seçilememekten kurtardı!

AKP’nin ve iktidarının “açılım” siyasalarıyla HDP’ye, aynı çizgideki önceki siyasi parti ve partilere “kıyağı”nı da unutmamak gerek!

Yani…
İki gizli ortak, birbirlerini kollaya geldiler, kollaya da gidiyorlar!

Gizli ortaklık, Demirtaş’ın son açıklamalarıyla “deşifre” oldu izlenimindeyim!

Siyasi parti olarak HDP’nin de sahiplendiği Demirtaş’ın “Seni Başkan yaptırmayacağız” sözü dahi AKP’ye, AKP’nin Genel Başkanı Başbakanın, “Cumhurbaşkanı” seçilmesine yaramıştır!

10 Ağustos 2014’teki ve 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin Cumhurbaşkanı adayı oldu; ilkinde 3 milyon 958 bin 48 (% 9,76), ikincisinde ise 4 milyon 205 bin 243 (% 8.40) oy aldı.

Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla oyları parçaladı, “Seni Başkan yaptırmayacağız” söylemiyle yerdiği AKP’nin ekmeğine yağ sürdü, AKP Genel Başkanının Cumhurbaşkanı seçilmesine yardımcı oldu.

Ayrıca da…
“Seni Başkan yaptırmayacağız” söylemiyle, AKP’nin eline doyasıya kullanacağı “malzeme” verdi!
AKP seçmenini AKP’de kenetlediği gibi, AKP seçmeninin kararsızları etkilemede tetikledi!

Dahası…
Demirtaş’ın kendisinin ve Eş Genel Başkanlığındaki HDP’nin, AKP ile sıcak ilişkiler içine girdiği basında sıkça yer alan İmralı tutuklusu, PKK terör örgütünün başı bebek katili Abdullah Öcalan’la kavgalı görünüm sunumu da, AKP’ye seçim kazanımı sağladığı yadsınamaz!

Ve…
HDP, Türkiye’nin siyasi partisi olamamasıyla, AKP’ye, AKP’nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nın değirmenine şarıl şarıl su taşıyor!

En son…
Emperyalist ABD’nin “bunak” 46’ıncı Başkanı Joe Bıden’ın, soykırım safsatasını tanımasının sıcak saatlerinden itibaren izlediği siyasayla içte AKP’nin elini güçlendirdi, dışta Türkiye’ye zarar verdi!

(Bu arada…
Düşman emperyalist Britanya İmparatorluğu/Krallığı –İngiltere- Parlamentosu https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/ingiltereden-sozde-ermeni-soykirimi-aciklamasi-6423174/ soykırım savını kabul etmediği,
İrlanda Dışişleri Bakanı Simon Coveney “1915 olaylarının soykırım olduğuna dair hukuksal zemin yok” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/irlanda-disisleri-bakani-simon-coveney-1915-olaylarinin-soykirim-olduguna-dair-fikir-birligi-yok-1835031 açıklamasını yaptılar.)

Demirtaş’ın BDP Eş Genel Başkanlığında, bugünlerin startının verildiği 12 Eylül 2010’daki Anayasa’nın bazı maddelerinin değişikliğini içeren, ağırlıklı olarak da Yargı erkini ortadan kaldıran halkoylamasını boykot ederek, “Hayır” kampanyası yanında yer almayarak, AKP’ye altın tepsi içinde sunduğu/sundukları ikramı unutmak olası mı?!
https://m.bianet.org/bianet/siyaset/123843-bdp-referandumu-boykot-kampanyasini-istanbul-dan-baslatti

HDP ve çizgisindeki önceki partilerin AKP ile günümüzde bile süren gizli ortaklığın yaşanmışlıkları o kadar çok ki!
Kronolojik sıralama sayfalar alır.
Zaten Demirtaş, “Bugünleri tahmin etmiştim ama durdurmaya gücümüz yetmedi maalesef. Yoksa her şey baştan belliydi…” diyerek, doğruluyor, ipucu veriyor!

Demirtaş madem bugünler tahmin etmişti…
Durdurmaya güçlerinin yetmeyeceğini neden öngöremedi?!
Öngördü varsayalım…
Halka neden anlatmadı?!

Sızlanmadı bıraksın!
Bilsin ki…
Baştan belli olan her şeyi ayırt (fark) edip de, halka anlatamayan, halkı bilgilendirmeyen, halkı harekete geçiremeyen ya siyasetçi değil ya da üstlendiği görevden ötürü eline sıkıştırılan senaryo metnindeki rolünü ustaca oynayan oyuncudur!

Şunu da bilsin ki…
Artık “Gizli” diye bir şey kalmadı!
Her şey görünüyor, gözleniyor, sorgulanıyor!

Kendisine önerim:
Anı, öykü, roman, şiir, oyun, gülmece, fıkra, türkü yazsın; HDP’nin, Türkiye partisi olmasına ter döksün!

“Yazılımcılar”ı izin verir mi?!
Vermez!

Ancak…
Buna karşın, gene de “yazsın”, gene de “ter döksün” diyorum!

Yapar mı?!

“Bilmem” demeyeceğim, “Çok zor” diyeceğim ve ekleyeceğim:
Umut ederim, beni yanıltır!..

ÖZLEMİ ÇEKİLEN: DÜNYA LİDERİ KEMAL ATATÜRK’ÜMÜZ DÖNEMİ TÜRKİYE!..

150 150 bakikarakol

“Keşke Yunan galip gelseydi” diyen ahmaklar, “Bağımsızlık, benim karakterimdir” diyen dünya lideri Kemal Atatürk’ü ve O’nun neden böyle dediğini anlamazlar!
Zaten anlamadılar, düşman kesildiler!
Zaten anlamıyorlar, kin kusuyorlar!
Çünkü her biri, “topraklarında güneş batmayan imparatorluk” diye kendi kendine kibirlenen Britanya Krallığı’nın/İngitere’nin dş istihbarat servisi M16’ın paralı ajanları!..

Bunlar eliyle, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzden sonra Türkiye’miz, adım adım tam bağımsızlığını yitirdi!..
Bir de…
Düşman emperyalist Britanya Krallığı’nın, İngiltere’nin vitrini emperyalist ABD’nin ve batılı emperyalist ülkelerin atıklarını getirip getirip attıkları/attırdıkları ülke oldu!

Variller içinde kimyasal atıklar mı, hurdaya çıkmış tehlike saçan gemiler mi, çöp yığınları mı, daha neler neler dersiniz!

En son…
Geri dönüşümü olmayan plastikleri tonlarca getirdiler, hem de yeşili ve verimiyle övündüğümüz Çukorova’mızın tarlalarına, yollarına, sahillerine döktüler?! https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ingilizler-adanaya-gelip-haberini-yapti-turk-medyasinda-1-yildir-ses-yok-450063h.htm

Sahibi belli:
Emperyalist İngiltere!
Düşmandır!..
Düşmanlığını yapar!

Düşmanın çöpünü alıp getiren, vatan toprağında sere serpe dağıtana/dağıtanlara ne demeli?!
“Gözlerini para bürümüş işbirlikçi/işbirlikçiler” demeli!

Bunlara bu olağan verene/verenlere, sağlayana/sağlayanlara ne demeli?!
“Liyakatsiz/liyakatsizler” demeli!

Ya bu “liyakatsiz” takıma yol veren siyasi kadrolara ve siyasi iktidara ne demeli?!
Hakaret içermeyen, yurttaş duyarlılığı içeriğinde her sözü demeli?!
Derken de…
O siyasilere oy verenler olarak, herkes kendini tepeden tırnağa bir güzel sorgulamalı, yargılamalı!

Düşmanın, düşmanların çöplüğü olmak, tam bağımsız olamamak kadar bana acı veriyor!
İçimi sızlatıyor!
2,5 ay sonra 68 yaşıma gireceğim, yazmaktan başka bir şey yapamamanın ezikliği içindeyim!

Ve…
Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz dönemindeki Türkiye’mizde yaşamanın özlemini çekiyorum!

O Türkiye’mizde…
Umutlar vardı!
Hayaller vardı!
Gayret vardı!
Çalışma vardı!
Kaynaşma, birlik, beraberlik, paylaşma vardı!
Okumak, düşünmek, üretmek vardı!
Aydınlanma, çağdaşlaşma vardı!
İnanmışlık vardı!
Sevgi vardı!
Sevda vardı!
Sağlık vardı!
Aşı vardı!
Mutluluk vardı!
Aş, iş vardı!
Komşusu açken tok yatmayan vardı!
Saygı vardı!
Saygınlık, itibar, güven vardı!
Kalkınma vardı!
İnanç vardı!
Tam bağımsızlık vardı!
Hak, hukuk, adalet vardı!
Barış, kardeşlik vardı!
Düşmanlara korku veren güç vardı!
İnsana, insanlığa örnek olan içtenlik, ışık vardı!

Vardı da vardı!

Çok kısaca:
Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz sonrası olanların hiç biri yoktu!

Çok geç oldu…
Artık Türk halkı tarihsel gerçeklerini bilmeli, tarihsel gerçekleriyle yüzleşmeli!
İç-dış düşmanlarını tanımalı!
Kılı kırk yararak temsilcilerini kendi seçmeli!
Özlemi çekilen “dünya lideri Kemal Atatürk dönemi Türkiye”yi yeniden yaşama geçirmeli!
Hiç zor değil!
Öyle bir kolay ki!
Yeter ki, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “düşünme devri”mini iyi okuyalım, iyi anlayalım, birer “düşünen, sorgulayan, doğrularda kararlar alan, kararların arakasında duran insanlar” olalım!

İnanıyorum…
O l a c a ğ ı z !

Düşman, düşmanlığını belli etmeye cesaret edemeyecek!
Yaranmak için, Türkiye’mizin çöpünü, atığını almak için kapı aşındıracak, el-ayak öpecek, kendi aralarında kavgaya tutuşacaklar!

Bu günleri görmenin özlemiyle yanıp tutuşuyorum!..

DEVLET VE SİYASET İNSANI SUÇSUZSA, YÜCE DİVAN’DA YARGILANMAKTAN NEDEN KORKAR Kİ?!.

150 150 bakikarakol

Sembolleri önemserim.
Bana, “öz”ü yakalamakta, olanları anlamakta, olacakları öngörmekte şaşmaz ipuçları verirler.

Onu…
Siyasi düşüncesi, siyasi inancı, siyasi kararlılığı, siyasi savaşımıyla hep; çember sakallı görünceye kadar, “Tam bağımsız Türkiye, tam bağımsız Türk halkı” savaşımda zerre ikileme düşmeden, 49 yıl önce dün (6 Mayıs 1972) arkadaşları Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’la darağacında canlarına kıyılan Deniz Gezmiş’mize benzetirdim.

İstanbul 2’inci Bölge CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’dan söz ediyorum.

Dört gün önce (4 Mayıs 2021 Salı) www.gercekgundem.com internet gazetesinde haberini gördüm.

www.gercekgündem.com internet gazetesi, Erdoğdu’nun twitter hesabından yaptığı paylaşımları, “CHP’li Aykut Erdoğdu: Sayın Erdoğan, vatana ihanetten yargılanmanız için bütün gücümle çalışacağım!”
https://www.gercekgundem.com/siyaset/272085/chpli-aykut-erdogdu-sayin-erdogan-vatana-ihanetten-yargilanmaniz-icin-butun-gucumle-calisacagim?utm_source=share-twitter başlığı altında haberleştirmişti.

Dikkatlice okudum.

Yakın zamanda CHP Genel Başkan Yardımcılığı da yapan Milletvekili Aykut Erdoğdu, siyasi yergide elbette bulunabilirdi.
Hakkıydı.
Ancak…
Paylaşımları bayağı kişisel ve öfkeliydi!
Yerdim!
Hemen usuma (aklıma), aleyhlerine olan her şeyden siyasi kazanım çıkaran AKP ve AKP’nin profesyonel trolleri geldi.

Öyle de oldu!

Atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısından, bir diğer atanmış Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanından tutun, https://www.internethaber.com/chpli-aykut-erdogdudan-skandal-paylasimlar-ak-partiden-sert-tepki-yassiada-katliam-orgutu-2182179h.htm trollere, yandaş yalakalara kadar ayağa kalktılar, vay efendim, sen nasıl “Sayın Recep Tayyip Erdoğan bundan önce olduğu gibi bundan sonra da sizi seçimle indirdikten sonra Vatana ihanetten yargılanmanız için bütün gücümle çalışacağım” dersin açıklamaları yaptılar.

Bunlarınki bir yana…
AKP Sözcüsü Adana Milletvekili Ömer Çelik çıktı “Yine Yassıada zihniyeti hortlamış. Cumhurbaşkanımızı ‘vatana ihanetten yargılamak’tan bahseden seviyesizlik aynı Yassıada zihniyeti gibi kendini ifade etmiş. Şehit Başbakanımız Menderes’in katillerinin diliyle konuşmaya devam ediyorlar”
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-omer-celikin-ifadelerine-chpli-aykut-erdogdudan-yanit-6413846/ dedi, özetle şöyle sürdürdü:
“Devlet teşkilatını suç örgütü olarak nitelendirip devletin başı olan Cumhurbaşkanlığı makamını örgüt lideri olarak nitelendirmek Türkiye’nin FETÖ’den tanıdığı bir dildir. Menderes’in katillerinden Fetö’ye kadar hepsi aynı millet düşmanı dili kullandılar.
Şimdi aynı seviyesiz dili, CHP’li bir siyasetçinin devraldığını ve aynı ifadeleri tekrarladığını görüyoruz. Cumhurbaşkanımızı yargılamaktan bahsedenlerin katliamcı niyetini biliyoruz. Milletimiz bunlara her zaman cevabını verdi. Ve vermeye devam ediyor.
Kendisine siyasi şantajda bulunulduğunu iddia eden bu seviyesiz siyasetçi, iddiasını ispat etmek için mahkemeye gidip şikayetçi olmuyor. Bunun yerine Cumhurbaşkanlığı makamını Yassıada katillerinin diliyle hedef alıyor. Bu dil, millet düşmanı bir dildir.
Allah bir daha Yassıada katillerine fırsat vermesin. Biz bu zihniyete karşı demokrasi ve namus nöbetimizi ömrümüzün son nefesine kadar sürdüreceğiz. Milletimiz varolsun.”

“Seviyesiz dil” mi?!
“Millet düşmanı dil” mi?!

Güldürmesin!
“Seviyesiz dil” ve “Millet düşmanı dil” konularında en son konuşacak olduklarını yutturacağını mı sanıyor?!
Hem…
Yüce Divan’da da olsa, suç işlememiş, suçsuz siyaset ve devlet insanı yargılanmaktan neden korkar ki?!
Ve…
Neden korksun ki?!
Gider yargılanır, aklanır, daha bir değer, saygınlık kazanır, siyasi sicili ak pak olur!
Tedirginlik, korku niye?!
Hele de…
60 küsur yıl önce yaşanılanı, 60 küsur yıl sonra söylenmiş siyasi içerikli sözü, sözleri özdeştirmenin gayreti ve paniği neden?!

Çelik bunları diyecek, Aydoğdu yanıtsız bırakır mı?!:
“Birden hepiniz panik oldunuz… Sizin Yassıada hikayelerinizi ben yemem… Siz benim gözümde vatana ihanet çetesisiniz…
Ve ben bu Milleti tanıyorsam… Alayınız hesap vereceksiniz…
Yok diyorsan ağanla konuş erken seçim yapalım… İyi geceler dilerim…”

Arkasından…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Aykut Erdoğdu hakkında 250 bin TL’lik manevi tazminat davası açtığı https://www.gercekgundem.com/siyaset/272235/erdogandan-chpli-aykut-erdogduya-250-bin-liralik-tazminat-davasi?utm_source=share-twitter haberi internet basınına düştü.

Dahası…
6 Nisan 2021 Salı gecesi saat 21.52’de @BakiKarakol twitter hesabımdan AYKUT ERDOĞDU…
İSTANBUL CHP MİLLETVEKİLİ…
6 NİSAN 2021 SALI GECESİ KRT TV KANALINDA “ŞİMDİKİ ZAMAN” PROGRAMINDA…
DEVRİMCİ BİRİ…
AMA…
GERİCİ DİNCİLER GİBİ “ÇEMBER SAKAL” BIRAKMIŞ!..
HANGİ NEDENDEN VEYA NEDENLERDEN ÖTÜRÜ?!.
“SENDE Mİ?!.” DİYOR, AYIPLIYOR, KINIYORUM!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1379507280161480713
biçiminde paylaşımda bulunarak, yerdiğim hemşerim Aykut Erdoğdu için, bir diğer hemşerim, yandaş Sabah Gazetesi’nin yazarı Mahmut Övür, dün “CHP’nin Parsadan’ı Aykut Erdoğdu” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2021/05/06/chpnin-parsadani-aykut-erdogdu?f=sm&utm_source=twitter.com başlıklı yazsıyla Erdoğdu’yu yerden yere vurmuş.
AKP’den Milletvekili olmak özlemiyle yanıp tutuşan Övür, herhalde veya büyük olasılıkla, eski siyasetçi, Milletvekili, Bakan ve Başkan Tansu Çilleri dolandıran, cezaevinde de öldürülen ünlü dolandırıcı “Selçuk Parsan”ı ve onun dolandırıcılığını unutmuş!
Ya da…
Dün saat 12.11’deki paylaşımımda yazdığım gibi davranmış:
YANDAŞ YALAKA YAZARLARIN ÖNDE GİDENİ MAHMUT ÖVÜR GENE “GÖREVİ” GEREĞİ SAPLA SAMANI KARIŞTIRDI!..
MİLLETVEKİLİ OLAMADI GİTTİ!..
OLAMAZSA, GÖZLERİ AÇIK GİDECEK!..
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1390232661420085249

Övür ve Övürler nereye, ne zamana kadar sapla samanı karıştıracaklar?!

https://www.gercekgundem.com/siyaset/272515/chpli-erdogdudan-whatsapp-yazismalarini-ifsa-eden-sabaha-yanit-ilk-defa-devlet-eliyle-takip-ettiklerini-acik-ettiler?utm_source=share-twitter linkinden haberini okumanızı isteyeceğim Aykut Erdoğdu da lütfetsin, bir ay bir gün oldu, çember sakal neden bıraktığını açıklasın!..