“BALIK MASASINDAKİ KONUŞMALAR TUTANAK ALTINA ALINMIŞ MIDIR?” VE “YOLSUZLUK DEYİNCE AKLA ERDOĞAN GELİYOR”!..

  • 0
150 150 bakikarakol

Dün Salı’ydı; Kamutay’da (TBMMde) grubu bulunan 5 siyasi partiden 3’ünün (CHP, MHP, HDPnin) grup toplantısı vardı.

 

Bugün şöyle yapacağım:

Bahçeli’nin alıntıladığım sözlerinin hiç birinin altına tek sözcük yorum yazmayacağım; sonra da, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in grup konuşmasından bir paragraf sunacağım, yazımı bitireceğim.

 

Kamutay’da ilk konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi.

Bahçeli’nin Ne kadar yok sayılırsa sayılsın, hakikat günün birinde aynen bir mektup gibi inkârcıların eline ulaşacak, yüzlerini de kızartacaktır” sözü çok doğruydu.

Ama Bahçeli kimi gerçekleri öyle eğip büktü ki!

İşte:

// Türkiye sözü dinlenen, nazı çekilen, vakarına imrenilen, varlığına itibar edilen, ne diyeceği merak uyandıran saygın ve güçlü bir devlettir.

Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlara müdahale edebilme kapasitesinden dolayı uykuları kaçanlar çıkabilir.

Meteoroloji uzmanları, bilim insanları günlerce İstanbul başta olmak üzere ülkemizin tamamında yoğun kar yağışının olacağını alarm zilleri çalar gibi duyurmuşlardı.

Birleşik Krallığın Türkiye Büyükelçisiyle 25 gün önce programlanan randevusunu saat gibi hatırında tutan İstanbul Belediye Başkanı, ne gariptir ki, ne gafilliktir ki, meteorolojinin uyarılarını bir türlü hatırlayamamış, aklına dahi getirememiştir.

Balığa tuz dökmüştür de, yollara tuz dökecek yönetim becerisini gösterememiştir.

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir.

Kar göstere göstere gelmiş, İstanbul Belediyesi göre göre kara gömülmekle kalmamış, daha vahimi İstanbullu vatandaşlarımızı çileye ve çetin kış şartlarına mahkûm etmiştir.

İstanbul’a 8 saat içinde metrekareye düşen kar yağışı yaklaşık 60 kg civarında olmuştur.

İstanbul, İstanbul olalı böyle bir zillet, böylesi bir zulüm görmemiştir.

Liyakatsiz, layüsel ve lakayt bir siyaset tellalının elinde İstanbul ser sefil hale düşmüştür.

İstanbullu yolda kalmış feryat figan ediyor, trafik tıkanmış, hayat durmuş, Belediye Başkanı kendisine özel tahsisli kar küreme aracıyla balıkçıya gidiyor.

Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen bir şahsa Türk-İslam medeniyetin en büyük kenti nasıl emanet edilecek?

Bu kadar önem atfediliyorsa, söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir?

Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır?

Bize göre CHP’nin büyükelçilerle düşüp kalkması tesadüfü olmayıp, demokrasi dışı ve milli irade karşıtı bir arayış ve özlemin mahsulüdür.

Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul’un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, ne var ki yüzsüzce mobeseyi dillerine dolamaktan da geri durmazlar.

Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin.

Peki yeri ve zamanı mıydı büyükelçiyle protokol yemeğinin?

Mobese, yani kent güvenliği yönetim sistemi, toplumsal huzur, güvenlik ve asayişin sağlanması, suç ve suçluların takip ve tespiti açısından büyük bir imkandır.

Açığı olanların mobeseden şikâyet etmeleri gayet doğaldır.

İstanbul’da geçen hafta yaşanan rezaletlerin bir benzeri dünyanın herhangi bir ülkesinde vasat bulmuş olsaydı, o ülkenin belediye başkanı emin olunuz ki bir gün, bir saat, bir saniye bile koltuğunda oturamazdı.

Bizim dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul’un önünü derhal açmasıdır.

Hz.Adem ile Hz.Havva’ya cahil demek bir sanatçı marifeti, demokratik bir hak, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez.

Herkes aksini söylese de Milliyetçi Hareket Partisi bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz, selin akıntısına kapılamaz.

Bir televizyon kanalında Sayın Cumhurbaşkanı’na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların, Trabzon’da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir.

Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı’na amca derken, Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir.

Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu da telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir? //

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4948/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_1_Subat.html

 

VE…

// Yolsuzluk deyince zaten senin adın baş sırada yer alıyor, en ön sırada yer alıyor. Yani bunu bilmeyen mi var yani? Sadece ben değil, bütün Türkiye, artı bütün dünya biliyor. Senin yolsuzluğunu bildikleri için çıktılar, sana dediler ki: “Bak kızdırma bizi, senin malvarlığını inceleriz ha!” Gıkı çıktı mı? Çıkmadı. Oysa ne demesi gerekirdi? Şunu: “Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanıyım. Benim bir onurum var, benim bir namusum var ve temsil ettiğim Türk milletinin bir onuru var. Eğer siz benim mal varlığımı incelemezseniz, namertsiniz” demesi lazımdı. Dedi mi? Demedi, diyemez, söyleyemez ama dediğim gibi yolsuzluk deyince zaten akla Erdoğan geliyor, bir başka kimsenin gelme şansı zaten yok. //

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-1-subat-2022

 

N O T : 4 ŞUBAT 2022 CUMA GÜNÜ, GÜNDEM NE OLURSA OLSUN, 3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA, AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLACAĞINI KESİNLEŞTİREN OLAYI VE OLAYIN KAHRAMANINI YAZACAĞIM…  

 

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.