Monthly Archives :

Kasım 2020

BERAT ALBAYRAK’IN DA, AKP, MHP VE “ÇOK ZAYIF MUHALEFET”İN DE YANINA KÂR KALMAYACAK!..

150 150 bakikarakol

Şu günlerde, partisinin il kongrelerinde ettiği “Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” ve “18 yılda ülkeye demokraside ve kalkınmada adeta çağ atlattık” sözleriyle çelişen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “Kerameti kendimizde görüp milletten yüz çevirdiğimiz, ülkeyi yönetme ve büyütme vazifemizi bir kenara bırakıp, kendi hesaplarımızın peşine düştüğümüz gün artık bu partinin misyonu bitmiş demektir” tümcesiyle bir “bitiş”in olduğunu mu, olacağını mı haber veriyor?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “AK Parti’nin kaderi ile ülkenin kaderi adeta birbiriyle bütünleşmiştir. AK Parti kaybederse Türkiye’nin belirsizlik, istikrarsızlık, siyasi ve mali boyunduruk çukuruna yuvarlanacağı, Türkiye kaybederse de AK Parti’nin yerle yeksan olacağı gerçeğiyle de karşı karşıyayız” sözlerine ise katılmıyorum.

“Türkiye’yi vesayetle, terörle, darbeyle, siyasi ve sosyal kaos denemeleriyle istedikleri çizgiye getiremeyeceklerini görenler ekonomimize de saldırmışlardır” biçimindeki sözleriyle ilgili düşüncelerimi şöyle özetleyeyim:
“Türkiye’nin düşmanları, dünya lideri Kemal Atatürk’ten sonra, Türkiye’ye her alanda saldırmışlardır. Saldırıların hep olması, kötü yönetimdir.”

Son yıllarda, ekonomimizin başında “Hazine ve Maliye Bakanı” sıfatıyla, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak vardı.

Berat Albayrak, bir gece, bozuk/düşük tümcelerle yazdığı “istifa metni”ni Instagram hesabından yayımlayarak, çekti gitti.
İki gün sonraki, Bakanlık devir teslim törenine de gelmedi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı, AKP’nin kurucusu, AKP iktidarlarının eski Dışişleri ve Ekonomi Bakanı Ali Babacan, partisinin, Cumartesi (14 Kasım 2020) günkü Sakarya İl Kongresi’nde bu konuya değindi, “İki senedir Hazine’nin başında olup sonra bir küçük mesajla ortadan kaybolmak diye bir şey olur mu? Bu milletin ödediği bedel, birilerinin ortadan kaybolmasıyla kalkmıyor.
Bu millet size ülkenin tapusunu vermedi. Yaptığınız her işlemin, imzaladığınız her evrakın sorumluluğunu taşıyorsunuz. Birilerini gözden kaçırarak olan biteni unutturamazsınız” dedi, ekledi: “Devletin borcunu iki yılda ikiye katlayan bir bakan devir teslime gelmiyor. Devlet geleneğinde ayrılan bakan ile göreve yeni gelen bakan devir teslim yapar. Bu milletin gözünün içine bakacak yüzleri yok. Devlette bir genel müdür, bir müsteşar, bir bakan yardımcısı değiştiğinde devir teslim olur. Bakan değişir, devir teslim olur. Kime güvenip de gelmiyor devir teslime? ‘Hala arkam sağlam’ diyor. Öyle zannediyor. Bu millet sizin yanlışlarınızın, akraba kayırmacılığınızın bedelini ödemek zoruna değil.” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/babacandan-berat-albayraka-cok-sert-sozler-ortadan-kaybolup-sorumluluktan-kacamazsiniz-1791013

Ağır sözler.

Görevinde başarılı olamaması, ekonomiyi iyi yönetememesi ve iflasın eşiğine getirmesi, “ağır reçeteler” alınmasına neden olması Berat Albayrak’ın yanına kâr mı kalacak?!

Üzgünüm!
Evet, kâr kalacak!
Kayınbabası iktidarda olduğu sürece korunup kollanacak, hakkında hukuki işlem yapılmayacak.
Çünkü: Damat.
Çünkü: Çok bilgiye sahip.

Ama…
Gözden kaçmayan bir “genel kanı” var:
Kayınbaba ile damat arası sıcak değil, soğuk.

Peki…
İpler ne zaman kopar?

Sorunun yanıtına geçmeden önce…
Cumartesi (14 Kasım 2020) gecesi, Halk TV’de Fatih Ertürk’ün “Türkiye Nereye?” programının konuklarından, Gelecek Partisi’nin Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı, Manisa eski AKP Milletvekili Selçuk Özdağ’ın şu sözlerini paylaşmalıyım:
“Davutoğlu Başbakan iken birinci derece akrabalar Milletvekili olamayacaklar diye karar aldık. Sayın Cumhurbaşkanı Berat Albayrak’ın milletvekili olmasını isteyince itiraz ettik, kriz çıktı. Cumhurbaşkanı ‘Bu benim birinci derece akrabam değil, damadım’ dedi.” https://www.milligazete.com.tr/haber/5708020/erdogan-hakkinda-aciklama-albayrak-benim-birinci-derece-akrabam-degil

İzninizle…
3 Ağustos 2018 günü Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerinin Anıtkabir’i, ziyaretleri sırasında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a omuz attığını da https://www.cnnturk.com/video/turkiye/bakanlar-albayrak-ve-soylu-omuz-iddiasina-boyle-yanit-verdi anımsatayım.

Ve…
“Bu iki olaydan ötürü, Berat Albayrak, kayınbabasına kırılmış olabileceğini düşünüyorum.

Şimdi geleyim “İpler ne zaman kopar?” sorusuna…

AKP iktidardan düştüğü gün; AKP, AKP iktidarları, onlarla birlikte “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı” ortağı MHP için hukuki süreç başlayacak.
Bunlardan, yaptıklarının hesabı yargıda sorulacak…

Bu olacak.

İlk seçimden sonra mi, ilk seçimin hemen ardından yapılacak “erken seçim”den sonramı olacak?
Bilemiyorum.
Bilemiyorum, çünkü muhalefet çok zayıf!
(Bu çok zayıf muhalefet de, Atatürkçü iktidarda, çok zayıf muhalefetliğinden ötürü yargıda yargılanacak.)

Ama…
AKP ve MHP’ye yargı süreci başlatacak “seçim yitirme”, “iktidardan düşme” olayında, İngiltere ve Amerika’nın başı çektiği irili ufaklı emperyalistlerin Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarlarının belirleyici olacağını belirtmeliyim.

Yargılama sürecinde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, bütün bildiklerini anlatıp –belki de ağır- suçlamalarda bulunacak ve terk edecek ilk kişi “damat” Berat Albayrak olursa, şaşmayacağım.

Düşünüyorum, kendi kendime soruyorum:
O süreçte, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanında kim kalır?
Ailesinden başka kimse usuma gelmiyor.
Bugünkü yandaş ve yalakaların tamamı “azılı karşıt”ı kesilecek.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını o gününde, gene “Hak, Hukuk, Adalet” diyenler sahiplenecek, savunacak.
Onlar ki…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının çok ağır sözlerine “muhatap” olanlar, baskı görenler, dışlananlar, itilip kakılanlar, cezaevlerine atılanlar, cezaevlerinde aylarca, yıllarca tutulanlardı!..

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI BİLSEYDİ, “GÜZELLEME”YE NEDEN OLACAK O “HAKARET DAVASI”NA İZİN VERMEZDİ…

150 150 bakikarakol

Metropoll Araştırma Şirketi’nin sahibi Özer Sencar’ın “Süleyman Soylu gibi güçlü bir isim değil. Kayınpederinin kredisini kullanan ama oturduğu makamı dolduramayan biriydi. İstifa şekli, Erdoğan’ın gücünü ve otoritesini azalttı” https://www.cumhuriyet.com.tr/video/metropoll-arastirmadan-dikkat-ceken-berat-albayrak-yorumu-1790468 dediği, damat “ümmetçi” Berat Albayrak, gündemdeki yerini, bu defa babası Sadık Albayrak’ın açıklamasıyla koruyor.

Oğlu gibi “ümmetçi” izlenimini veren baba Albayrak açıklamasında şöyle diyor:
“Son günlerde şahsım ve ailem hakkında yayılan yalan yanlış haberler üzerine açıklama yapmak boynumun borcu olmuştur. 60 yıllık yazarlık ve gazetecilik hayatıma tarih ve arşivler şahittir. Çocuklarımı gayesi ulvi ve cihanşümul bir davanın neferi olarak yetiştirdim. Onlar da ülkelerine ve içinde yaşadıkları cemiyete hadim oldular. Bunun için üstlendikleri vazifeler ancak bir vasıtadır. Ben onlardan razıyım.
Son günlerde ailem ve çocuklarım hakkında en alçak iftira ve karalamalara tevessül edilmektedir. Bu vicdandan, izandan, insaftan yoksun bir vaziyettir. Bizler dünyevi makam ve mevkilerle değil; duruşumuzla, fikirlerimizle ve memleketimize hizmetle var olma gayesi güden insanlarız. Bir dava partisi olan AK Parti’nin ve her daim ‘Nur-u Aynım’ dediğim muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında, ‘ölümüne ölümüne’ duygusuyla, bütün bir aile olarak dim dik durmaktan bir an dahi vazgeçmemiz mümkün değildir.
Emperyal güçlerin ve yerli uzantılarının, başta FETÖ olmak üzere bütün millet düşmanlarının karşısında elimizde ‘Selahaddin’in kılıcı’ alnımız ak, başımız dik dağ gibi durmaya devam edeceğiz. Masa başında sahte fitne haberleri üretenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır.”

Berat Albayrak’ın babası Sadık Albayrak, Ak Parti’den istifa etti mi?


Ayrıntısına girmeyeceğim.
Açıklamayı şu iki sözcükle tanımlamakla yetineceğim:
“Dünür Güzellemesi”…

Aynı gün, bir başka “güzelleme”, Yeniçağ Gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu’ndan geldi.
Yılların iç siyasa muhabiri/gazetecisi Uğuroğlu “AKP kulislerinde kazan kaynıyor” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-kulislerinde-kazan-kayniyor-57405yy.htm başlıklı dünkü (12 Kasım 2020 Perşembe) yazısını şu tümcelerle bitiriyor:
“Değerli okurlarım AKP’lilerin konuştuğu iddia edilen son kulis bombası şöyle;
Damat Albayrak kulislerde, ‘Anayasa değişikliğinde hata yapıldı Cumhurbaşkanımız 3. kez aday olamayacak…’ diyormuş…
Erdoğan’ın yerine cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlanıyormuş…
Erdoğan, AKP içinde egemenlik kuran damadı Berat Albayrak’a çok kızıyormuş…”
Berat Albayrak, kayınbabasının yerine Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyormuş!
“Güzelleme” işte…
Bun da ayrıntısına girmeyeceğim.
Ancak şu kadarını söyleyeceğim:
Gazeteci, yazar, okura sunacağı yazıya ilkin kendi inanacak; sonra, yazının, okura inandırıcı gelip gelmeyeceğini düşünecek, sorgulayacak…

“Güzellik”ler bitmiyor.

Siyasetçi, eski Milletvekili, eski Sağlık Bakanı, “Çoban Ateşi Hareketi”nin önderi ve yeni kurulan “Doğru Parti”nin Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’nu anımsayacaksınız.
Dün, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda VIP çıkışında, “Cumhurbaşkanına hakaret”ten, polisler tarafından gözaltına alındı. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/eski-bakana-cumhurbaskanina-hakaretten-gozalti-1790452
Bunun da ayrıntısına girmeyeceğim; ama verdiğim linkten haberi okuyun. Buradaki “güzellik” şu:
25 Ağustos 2020 günü resmen kurulan Doğru Parti, milyarlar harcasaydı, görkemli toplantılar gerçekleştirseydi, “birkaç saatlik gözaltı” kadar tanıtımını/reklamını yapamazdı.
Artık Türkiye, “birkaç saatlik gözaltı” ile Çoban Ateşi Hareketi’nin siyasi partiye dönüştüğünü, o partinin adının “Doğru Parti”, Genel Başkanı’nın da Çoban Ateşi Hareketi’nin önderi/lideri “Rıfat Serdaroğlu” olduğunu biliyor.
Bir “Cumhurbaşkanına hakaret” davası, Doğru Parti’lileri kızdırsa da, ilk kez böyle bir “güzelliğe” dönüşüyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, bu “hakaret davası”ndan, hele de ifade alımından sonra serbest bırakmayla biten “gözaltı”dan haberi olsaydı, davaya ve gözaltına izin vermezdi.
Şundan:
Kendilerine değil, “Cumhurbaşkanına hakaret davası” açılana, onun siyasi siyasi düşüncesine, siyasi oluşumuna yarayacağını bilecekti.
Aynı sonucu öngördüğü için, “Kendine güveniyorsan, istediğin televizyon kanalında karşıma çık” değip duran “adı lazım değil”le ekranda bir araya gelmiyor.
Dahası…
Siyasi parti liderleriyle televizyon kanalarında tartışı programlarına çıkmıyor.
Öfkeleneceğini, öfkeden hoş olmayan sözler söyleyeceğini, izleyicide olumsuz algıya neden olacağını biliyor.
Reytinginden kimsenin yararlanmasını istemiyor…

HEY, HIŞT!.. “YETMEZ AMA EVET”ÇİLER!.. AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI O SÖZLERİ SİZE SÖYLEDİ!..

150 150 bakikarakol

Dikkatinizi çekti mi?:
“Cumhur İttifakı”nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “etkin/etkili” ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, büyük ortak AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı gibi Kamutay (TBMM) grup toplantısını Salı’dan, Çarşamba kaydırdı.
Gene attı tuttu, astı keski, kükredi.

Geçelim…

“Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı” ortakları AKP ve MHP Genel Başkanları gibi, “Millet İttifakı”ndan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de grup toplantısını dün (11 Kasım 2020 Çarşamba) yaptı.
Takıldım!

Anımsayacaksınız:
CHP’nin ve HDP’nin grup toplantısı Salı günüydü.

Bundan böyle CHP, HDP Salı günleri, AKP, MHP, İyi Parti Çarşamba günleri mi yapacak?

Ve…

Neden?
Bu, neyin haberi?!

Dün, partisinin grup toplantısını en son yapan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı oldu.

Konuşmasında; emperyalist ABD’deki Başkanlık seçimleri (3 Kasım 2020) ardından, kazanan kaçık Donald Trump değil, “eşek” amblemli Demokrat Parti’li yaşlı alık Joe Biden olunca, “Yeni Dönem” sözcükleriyle dış siyasada “değişim”in işaretini verirken, iç siyasada “değişim olmayacağı”nı, öncelikle “kimleri hedef alacaklar”ını dile getirdi.

Şöyle:

“Bugünlerde bir kez daha tedavüle sokulan, kabine değişikliği veya bakanlıkların yapısının tadil edileceği yönündeki spekülasyonlar, içi boş, tamamen masa başında uydurulan haberler… Bizim medyanın böyle işi gücü yok. ‘Acaba ne yapalım da biz şu anda hükümeti rahatsız edelim’. Ya da ‘ne yapalım da ülkenin kulağına kar suyu kaçıralım’. Tayyip Erdoğan masa başı kalemşörlerin yazdıklarıyla amel etmez. Bunu geçin. Yani siz yazacaksınız veya televizyonlarda konuşacaksınız ben de onlarla muamele edeceğim… Siz şu 18 yıl içerisinde böyle bir şey gördünüz mü? Böyle bir adım attığımızı gördünüz mü? Atmayız, attıramazsınız bize. Biz buralara bu makalelerle gelmedik, bu kalemlerle gelmedik. Biz tam aksine, bu kalemşörlerle savaşa savaşa bu makama geldik. Çünkü biliyoruz ki sizler bu ülkede bu milletin menfaatine, hayırlı bir rüya görmezsiniz.
Yeni yönetim sistemimizde, değişim gerekiyorsa bunun yerini ve zamanını milletin yetki verdiği Cumhurbaşkanı belirler. Gerektiğinde bu değişimi anında hayata geçirecek olan da yine Cumhurbaşkanı’dır. Milletimizin bize verdiği yetki ve sorumluluğu, kendi planlarımız, programlarımız, değerlendirmelerimiz ışığında yapmak en başta gelen vazifemizdir. Biz harekete geçmek için şuraya veya buraya, şuna veya buna değil, sadece millete bakarız. Millet ne diyor ona bakarız. Milletimizden işareti aldığımızda da hiç tereddüt etmeden gereğini yerine getiririz. Bunun dışındaki her türlü haber, dedikodu, söylenti lafügüzaftan ibarettir ve bu millete de ihanettir.” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimiza-katildi-11-11-2020-15-49-28/

İktidarları kayıp gidiyor.
Dönemleri bitiyor.
Ayırtındalar.

İç siyasada bu ve benzeri sözlerin edilmesi doğal.

Ben burada, “Yetmez ama evet”çilere seslenmek istiyorum:

Hey, hışt!
“Yetmez ama evet”içiler!
Bu sözler size!
Size söylendi!
“Hayır, bize değil” demeyin!
Köşe bucak kaçmayın!
Gizlenmeyin!
Sessizliğe gömülmeyin!
Ektiniz, biçiyorsunuz!
Azıcık onurunuz, gururunuz varsa, “yanlışınızı, “kullanılmışlığınızı” kabul edin, çıkın halka “gerçeği” ve “gerçeğinizi” söyleyin, halktan özür dileğin!

“AKP’li kaynakları”ndan aldığı “kulis bilgileri” ballandıra ballandıra anlatıp duran gazeteci (!) kökenli, eski Milletvekili çocuk, sana da sesleniyorum…

Bu arada…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dünkü grup konuşmasında, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızda da, gerek önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, daha sonra Hazine ve Maliye Bakanımız olmak üzere, ülkemize önemli hizmetler veren Berat Albayrak’a, şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum” diyerek, istifasını yaklaşık 28 saat sonra, 9 Kasım 2020 Pazartesi gecesi yarısı kabul ettiği damadı Berat Albayrak’a neden teşekkür etti?! Berat Albayrak, “teşekkür”ü hak edecek ne yaptı?!

Öyle sanıyorum, gerek bu “teşekkür” söylemi, gerekse “teşekkür söylemi” bitiminde kopan ve biraz uzun süren “alkış” yazılıp çizilecek, konuşulacak, gündem olacak…

PARTİM CHP’MİN BAŞINDAKİ SOROSCU “ADI LAZIM DEĞİL” BUNADI!..

150 150 bakikarakol

Berat Albayrak’ın istifası ve istifasının kabul edilmesiyle AKP ve AKP’nin büyük ortak olarak yer aldığı “Cumhur İttifakı” ve de “Cumhur İttifakı İktidarı” dağılma, bitip tükenme sürecine girdi.
Bu kesin.
Hani sporda bir değim vardır:
“Uzatmaları oynamak”…
O durumdalar.
Ektiler, biçiyorlar.
MHP’deki derin sessizliğe dikkatinizi çekerim…

Bugün bunlardan söz etmeyeceğim; bunların “yardım ve yatakçısı” siyasi kadronun başı Soroscu “adı lazım değil”den söz edeceğim.

Dün grup toplantısı vardı.
Orada konuştu. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-kasim-2020

Gözlemledim ki…
Bunamış.
Unutkan olmuş.
“Ümmetçi” Berat Albayrak gibi bozuk/düşük tümceler (cümleler) kuruyor.
Ağır sözcüklerle yerdiğine teşekkür ediyor.
Dolaylı biçimde, örgütünü çalıştıramadığını, halka anlatmaları gerekenleri anlatamadıklarını itiraf ediyor.

Şöyle ki:

“Arpalık” kitapçıklarının toplatılması kararını veren yargıca şu sözleri ediyor:
“Bu hakim nasıl bu kararı alıyor? Bu yeni Zekeriya Öz nasıl bu kararı alıyor? Sanıyor ki bu kararı aldığı zaman biz bunları dillendirmeyeceğiz. Senin gücün yetmez sevgili hakim, sen hakim değilsin. Sarayın korumaları adalet kürsüsünde oturduklarında, biz onlara hakim demeyiz. Onlar -açık ve net söylüyorum- sarayın satılmış insanlarıdır.”

Yergide bulunabilir.

Ama…
Tekil başlayıp çoğula çıkması!..
Hele de son tümcesi!..
Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük partisinin genel başkanına yakışır mı?!

Sorsam ki:
“Onlar, sarayın satılmış insanlarıdır, ne demek?”
Yanıtlar mı?

“Sarayın satılmış insanları”!..

“Onlar” dediklerini “saray”mı satmış?
Yoksa…
“Onlar” dedikleri “saray”a mı satılmışlar?
Hangisi?

Bu kadarcık ayrıntıya dikkat etmeyen, ülke yönetimine geldiklerinde, bu ülkenin ezeli düşmanları emperyalistlerle, onların profesyonel kadrolarıyla nasıl baş edecek?

“Onlar” dediklerini “saraya satılmak”la yerecek, bir iki paragraflık sözden sonra “Neyse teşekkür ederiz, yasakladı da bu konuya tekrar dönme imkanımız oldu en azından” diyecek!..

Bu, “bunama” değil de nedir?!

Şu paragrafı dikkatlice okur musunuz?:
“Erdoğan, ‘Benim derdim ne biliyor musunuz?’ diyor. ‘Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir.’ Devleti bilmeyen, devletin ne olduğunun farkında bile olmayan… Anonim şirketin ordusu mu var? Her anonim şirketin bağımsız kurulları mı var? Her anonim şirketin Türkiye genelinde özel politikaları mı var? Her anonim şirketin istihbarat örgütleri mi var? Her anonim şirketin ordusu mu var? Emin olun, devlet bu tür insanların elinde bugünkü noktaya geldi.”

Okudunuz değil mi?

Şimdi…
Bunamasaydı, bir birinin aynı şu iki tümceyi aynı paragraf içinde tekrar edip durur muydu?:
“Anonim şirketin ordusu mu var? (…) Her anonim şirketin ordusu mu var?”

Bunamıştan siyasetçi olmaz!

Bir siyasetçi de bunama baş göstermişse, o siyasi, siyasayı (politikayı) bırakmalı.
Bırakmazsa “madara” olur.

Ve…
Şu sözlerinde “Bizim bugüne kadar yaptığımız, önerdiğimiz çözümlerin çok az kısmının KOBİ yöneticileri tarafından duyulduğunu gördüm. Bir eksiğimiz burada. Duymayan insanı suçlayamayız elbette ‘Niye duymadın?’ diye. Biz, demek ki duyuramadık. O nedenle bizim bu raporları alıp değerlendirdikten sonra, tekrar tekrar oralara gidip, o yöneticilerle konuşup çözümlerimizi onlara aktarmak durumundayız. Bu da bizim görevimiz” itiraf yok mu?
Var.
Öyle ise…
Her il’de, ilçede, hatta beldede örgütü yok mu?
Var.
Varsa, neden çalıştırılmıyor?
Neden duyulması istenilen, duyması gerekenlere duyurulmuyor?

Demek ki…
Ortada, “iletişim kuramama” ve “anlatamama” gibi bir sorun var.

İşe, bu sorunu çözmekle başlamak neden düşünülmez, yaşama geçirilmez?!

Kendi iç sorununu çözemeyenden, ülke sorunlarını çözmeyi beklemek doğru mudur, etik midir?!
Değildir!
Bu durumda…
O “baş” ve siyasi kadrosu zaman yitirmeden ya bırakıp gitmeli, ya da gönderilmeli!..

ATATÜRK’ÜMÜZE!.. VE BERAT ALBAYRAK’IN İSTİFA ETMESİ GEREKEN BİR KURUM DAHA VAR…

150 150 bakikarakol

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz!
Sanki acelen vardı!
57 yaşında, 82 yıl önce bugün aramızdan ayrıldın!
Ama yüreğimizde, beynimizde capcanlısın!
Seninle yaşamak, yaşam kaynağımız!
Bize, yaşanacak ülke, demokratik, laik Cumhuriyet bıraktığın, “düşünme”yi aşıladın!
Çok teşekkürler!
Ve ne olur, içimizden, sana “düşman kesilenler”in çıkmasına, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye bir “ucube”nin “Parlamenter Sistemi”mizin yerini almasına engel olamadığımız için biz sevenlerini bağışla!
Kızmakta, öfkelenmekte haklısın!
Böyle olacağını biliyordun!
Söyledin, uyardın!
Kendimizden sandığımız kimilerini, düşman işbirlikçisi olduklarını geç ayırt ettik!
Onları alt edeceğimizi de biliyorsun!
İnan alt edeceğiz!
Sevgi ve saygılarımızla.…

*

28 Saat aradan sonra, Berat Albayrak’ın istifasının, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiği, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca açıklandı. https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-iletisim-baskanligindan-berat-albayrakin-istifasiyla-ilgili-aciklama-6118345/

Bu kadar geç neden açıklandı?
Bir tümcelik olabilecek açıklama neden bu kadar uzun?
Albayrak, ınstagram hesabından yayınladığı istifa metninde https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/son-dakika-bakan-berat-albayrak-istifa-ettigini-duyurdu-6117067/ “affını isteme” gibi sözcükler olmamasına karşın, neden “Bilindiği gibi 8 Kasım 2020 Pazar akşamı, Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak, sosyal medya hesaplarından birinde sağlık nedenleriyle görevden affını isteyen bir açıklama yayınlamıştır.
Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan değerlendirme sonunda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir” diye yazıldı?
Bir “ucube” olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden, neden “Türkiye’nin Cumhuriyet tarihindeki en büyük yönetim reformu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin ardından Sayın Cumhurbaşkanımız kabinesini kurarak milletimizin takdirine sunmuştur” biçiminde yazma gereksinimi duyuldu.
İstifası kabul edilen Albayrak için “… sayın bakanımızın başarıları sayın Cumhurbaşkanımız tarafından takdir edilmiştir” demek, çelişki değil mi?

28 Mayıs 2020’de basına yansıyan haberde, yöneltilen soruya “Benim bu hayatta onur duyduğum iki ünvan var. ‪1.si Sadık Albayrak’ın oğlu olmak,‬ ‪2.si Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olmak” https://www.birgun.net/haber/berat-albayrak-damat-olmaktan-onur-duyuyor-302462 tümceleriyle yanıt verdiği yer alan Berat Albayrak’ın, linkini sunduğum “istifa metni”ni dikkatli okunduğunda, herkese teşekkür ederken, “kayınbabası”na etmediği, “kayınbabası”na “dargın” olduğu gözlenecektir.

Hazine ve Maliye Bakanlığından istifa ediyor ama istifa etmesi gereken bir kurum daha var.
Ama oradan istifa etmiyor.
Unuttu mu, yoksa orada kalıcı olmak mı istedi?
İstifasını kabul eden “kayınbabası” Cumhurbaşkanı, orayla ilgili de bir karar verir mi?

Orası, “Türkiye Varlık Fonu”.

Berat Albayrak, Türkiye Varlık Fonu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili’dir. https://www.tvf.com.tr/biz-kimiz/yonetim/yonetim-kurulu

Berat Albayrak, AKP üyesidir.
AKP üyeliğinden istifa edip etmemesi konu değil.
Ama…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettiğine göre, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’nden de istifa etmesi gerekirdi.
Bu benim düşüncem.
Etmesi, şık olurdu, etik olurdu, örnek olurdu.
Eder mi?
Ederse, “kabul” görür mü?
Bilemem.
Gönlüm, etmesinden yana.
“Öneri olarak algılasın, istifa etsin” derim.
Karar kendisinin…

BERAT ALBAYRAK’IN İSTİFASINA TWİTİMLE YOKSA BEN Mİ NEDEN OLMUŞTUM?!

150 150 bakikarakol

Berat Albayrak…
Sıradan biri değil.
En başta; “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 1 numarası, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının damadı.
Sonra da; “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 1 numarası, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, “Hazine ve Maliye Bakanı” olarak atadığı “yüksek bürokrat”.
Dün (8 Kasım 2020 Pazar) akşamı saat 20.30 sıralarında, twitter hesabından bir paylaşımda bulundu.
Paylaşımında şöyle diyordu:
“Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım. Bundan sonraki süreçte artık zamanımı uzun yıllardır zorunluluktan ötürü ihmal ettiğim ve bana desteğini hiçbir zaman esirgemeyen annem, babam, eşim ve çocuklarıma ayıracağım.
Çok büyük hedeflerle çıktığımız bu yolculukta gerçekleşecek olan bayrak değişimiyle yeni gelen arkadaşlarımız Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Büyük ve Güçlü Türkiye hedefine her zamankinden daha kararlı ve emin adımlarla devam edeceklerdir.
Enerji’de olduğu gibi Ekonomi’de de ektiğimiz tohumlar çokta uzak olmayan bir gelecekte koca koca çınarlara dönüşecek ve ülkemizi tam bağımsızlık hedefine ulaştırdığına şahit olacağız inşaallah. Bundan en ufak şüphem yoktur.
Bu 5 yıllık süre zarfında benimle zor ama kutsal yükü yüklenen yüm yakın mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çokça hakkım geçmiştir haklarını helal etsinler. At izinin it izine karıştığı, Hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zamanda bizlerin samimiyetine inanarak dua eden her bir vatandaşımızdan Rabbim razı olsun.
Türkiye tarihindeki belki de en kritik dönemlerden sayılacak olan bu 5 yıllık süre zarfında ülkeme ve ümmete hizmet etmeyi bana nasip eden Rabbime sonsuz hamdolsun. Gaybı, kalpleri ve hakiki niyetleri bilen mutlak güç sahibi Cenab-ı Allah bizleri Sırat-i Müstakim’den ayırmasın. Sonumuzu hayreylesin.” https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/son-dakika-bakan-berat-albayrak-istifa-ettigini-duyurdu-6117067/
Bu paylaşımdan sonra Bakan Albayrak twitter hesabını kapattı.
Twiti haber yapıp yayınlayan yandaş Yeni Şafak Gazetesi, haberini yayından çekti.
Yandaş televizyonlar vermez oldu.
Ama yandaş olmayan televizyonlar verdiler, tartışı programlarında saatlerce katılımcılarıyla değerlendirdiler.
Usa (akla) ilk gelen soru, “Albayrak’ın neden istifa ettiği” idi; ikinci soru, “İstifası, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilecek mi?” idi.

İkinci soruyla gene usa ilk gelen, 13 Nisan 2020 gecesi, hemen hemen aynı akşam saatlerinde istifa eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının, 2 saat 23 dakika sonra, Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı tarafından yapılan açıklamayla Cumhurbaşkanınca kabul edilmediği kamuoyuna duyuruldu.

Şu an 9 Kasım 2020 Pazartesi saat 03.00…
Her ne kadar yandaşlar “önemli bir istifa haberi”ni vermeseler de, Cumhurbaşkanının “kabul veya “ret” etmesini bekleseler de, sayılarının azlığına karşın, kamuoyu oluşumunda etkin/etkili olan antiyandaş televizyonların defalarca verdikleri ve saatlerce konuştukları/tartıştıkları “istifa” haberi Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü.
Tam 4,5 saat geçmişti ama “kabul” ya da “ret” edildiğine ilişkin açıklama gelmemişti.

Nasıl bir açıklama gelir?

“İstifa metni”ni okuduğumuzda, satır aralarından ipuçları almak olası; onu şimdi yapmayacağım.
Öngörülerde de bulunmayacağım.
Yarına bırakacağım.

Sizi, 12 Ağustos 2020 Çarşamba gecesine götürmek istiyorum.
CNN Türk TV’de “Tarafsız Bölge” programında Ahmet Hakan’ın karşısında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak oturuyordu.

Ahmet Hakan “Ben ekonomiden anlayan biri değilim. Dolar yükselince telaşlanıyorum. Eyvah diyorum her şey pahalanacak” dedi, “Endişelenmeli miyiz?” diye sordu.
Albayrak’ın, gözlerin kırpıştırarak ve gülerek yanıtı “Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz var mı? Dolarla bir işiniz var mı?” oldu.

Bakan Albayrak’ın bu sözleri olay oldu.
Günlerce konuşuldu, tartışıldı, yerildi.
Zaten ekonomi iyi gitmiyordu, dövizin önü alınamıyordu!
Bir de “bu söz” gündem olunca, AKP’liler ip gibi gerildiler.

4 Kasım 2020 Çarşamba gününe gelindi.
İnternet basınında, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberi yer aldı.
Haberde, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, Bakanlıkta, AKP’li Milletvekillerine, ekonomi konusunda “bilgilendirme”de bulunduğu (brifing verdiği), ABD seçimleri ve koronavirüs salgını gibi etkenler nedeniyle bütün dünyada benzer dalgalanmaların yaşandığına işaret ederek, çok olağanüstü bir durum olmadıkça döviz kuruna müdahale edilmeyeceği iletisini (mesajını) verdiği belirtiliyordu. https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/berat-albayraktan-akp-milletvekillerine-brifing-6110947/

Yermiştim…

7 Kasım 2020 Cumartesi saat 01.32’de www.cumhuriyet.com.tr’ de, AKP’ye yakın Türkiye Gazetesi -Işıkçılar Cemaati’nin gazetesi de deniliyor- Genel Yayın Yönetmeni Yücel Kayoğlu’nun, Bakan Albayrak’ın AKP’li verkillere ekonomi konulu bilgilendirmede bulunduğu toplantıyla ilgili “aktarımı”nı okudum.
Haberin başlığı “Berat Albayrak’tan ekonomi yorumu: Biz dolarla uğraşmıyoruz, istesek düşürürüz” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/berat-albayraktan-ekonomi-yorumu-biz-dolarla-ugrasmiyoruz-istesek-dusururuz-1789154 idi.

Albayrak’ın “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil” sözlerini twitter hesabımdan yerdim. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1325034224408268805

“Faizi artırmanın da eksileri var, artıları var. Faiz yükselirse, üretim düşer istihdam azalır. Bizim buradaki amacımız ithalatı azaltmak, üretimi artırmak. İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür. O nedenle bizim hedefimiz öncelikle ithalatı azaltmaktır. Dövizde yaşanan hareketliliğinin birkaç ay içinde bir dengeye oturmasını bekliyoruz” sözlerindeki “İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür” tümcesi dikkatimi çekti ve saat 15.15’te //Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “uyuşturucu kullanmış mı”dır ki, yaptığı o benzetmeyi, “kullanmış gibi” anlattı?!.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/berat-albayraktan-ekonomi-yorumu-biz-dolarla-ugrasmiyoruz-istesek-dusururuz-1789154
www.bakikarakol.com’da Pazartesi günü ayrıntılı yazacağım ama bugünden sordum…// https://twitter.com/BakiKarakol/status/1325049238007517184 twitimi sizlerle paylaştım.

Bu son twtimi paylaştıktan bir saat önce internet basınımıza, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alındığı, yerine, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “anlaşmadığı” Naci Ağbal’ın atandığı düştü.

Ayrıntısını bugün yazacağımın sözünü verdiğim yazı hazırlığında iken, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası geldi.

“İstifasına, o twitimle yoksa ben mi neden olmuştum?!” diye düşündüm.

“İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür” ne denekti?!
Nasıl bir benzetmeydi?!
Uyuşturucunun, “ilk kullanıldığında, kendini iyi hissettirdiğini, ama yavaş yavaş öldürdüğünü” bu kadar iyi anlatmak, uyuşturucu kullanmayanın yapamayacağı iştir!
Yanılıyor muyum?

Muhalefetin, görevden alınmasını her keresinde ısrarla istediği Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, 9 Kasım 2020 Pazartesi saat 03.00 olmasına karşın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı tarafından “kabul” veya “ret” edilen “yalanlanmayan” istifası gündeme düşünce, artık ayrıntıya girmenin de bir anlamı kalmadı.

Şu önemli ayrıntıyı vurgulayarak, yazımı noktalayayım:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının hemen ardından başlatılan “İstifa kabul edilmesin” kampanyasının benzeri, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasından sonra gerçekleşmedi…

İZMİR DEPREMİ’NDE YAŞAMLARINI YİTİREN 114 İNSANIMIZIN KATİLLERİ!..

150 150 bakikarakol

İZMİR DEPREMİ’NDE YAŞAMLARINI YİTİREN 114 İNSANIMIZIN KATİLLERİ!..

Haberi bir başka sitede okuduğumda, beynimden vurulmuşa döndüm!
Haberi yazandan okuduğumda da dehşete düştüm!
Kendimi tutamadım, avazım çıktığı kadar bağırdım:
Katilsiniz!

Evet, katildiler!

30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.51’de İzmir’de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde yaşamını yitiren 114 insanımızın katili onlardı!
Bin küsur insanımızın yaralanmasının, onlarca binanın yıkılması, ağır, orta, hafif hasar görmesinin sorumlusu da o katillerdi!

“Onlar” kimlerdi?

Yazayım:

Haberin sahibi/yazarı “Emre Eser”di.
Emre Eser 5 Kasım 2020 Perşembe günlü www.hurriyet.com.tr ‘de “Son dakika haberi: İzmir depreminin ardından anlattı: Biz o binanın inşaatında çalışırken korkardık” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberi-izmir-depreminin-ardindan-anlatti-biz-o-binanin-insaatinda-calisirken-korkardik-41654519 başlığıyla yayınlanan haberinde, 28 yıl önce Ağrı’dan İzmir’e gelen inşaat işçisi “Erol Kaya”dan söz ediyordu.

Erol Kaya, Barış Sitesi’nden çıkarılan cesetleri, evinin üçüncü katından izlerken, gazeteci Emre Eser’e 28 yıl önceki yaşanmışlığını şöyle anlatıyordu:
“İlk önce şu anda çökmek üzere olan Barış Sitesi’nin yanındaki Cumhuriyet Sitesi’nde sıva ustası olarak çalıştım. Daha sonra Barış Sitesi yapılmaya başladı. Orada da arkadaşlarla birlikte çalışıyorduk. Biz inşaatında çalıştık ama o binalara hiç güvenmedik.
Ben Barış Sitesi’ne harç taşırken binanın içinde yürümeye korkuyordum. El arabasıyla malzeme götürürken üstüne bastığımız zemin titriyordu. Kendi aramızda ‘Bu binalara güven olmaz’ diye konuşuyorduk. O dönem malzeme kalitesizdi. Biz söylüyorduk ama dinlemiyordu yaptıranlar.
Bu binalar kooperatif yapımı. Sürekli inşa aşamasında durdu. Taşeronlarla sıkıntı oluyordu. Öyle olunca da devamlı kullanılan malzemeler, ustalar değişiyordu. Demir işlerini yapan arkadaşım binada kullanılan demirlerin yetersiz olduğunu, müteahhitin onu dinlemediğini söylüyordu. Biz, burada olacak ilk depremde bu binaların yıkılmasını bekliyorduk.”

Bu nasıl insani duygu?!
Bu nasıl bir duyarsızlık?!
Bir insan, nasıl bu kadar duyarsız olur, ilgili kurum ve görevlileri bilgilendirmez?!

Böyle bir toplum değildik!
Duyarlıydık!
Uyarıcıydık!
Haber verir, şikayet ederdik!

Ne oldu bize?!
Ne oldu?!.

28 yıl önce öngördükleri olacaklara sessiz kalan Erol Kaya ve arkadaşları, 28 yıl sonra bugün İzmir Bayraklı’yı vuran 6.9 büyüklüğündeki depremde yaşamlarını yitiren 114 insanımızın katilidirler!
Değiller midir?!

Veee…
Erol Kaya’nın şu sözleri, başka bir büyük skandalı işaretliyor:
“Siteyi yaptıran kooperatif üyelerinin çoğu burada oturmadı. Onlar, başkalarına sattı. İşte yeni yeni hareket başlamıştı. Yakınlara gökdelenler yapılınca burası değer kazandı. Çok sayıda insan taşındı.”

Nasıl olur?!
Tanrı aşkına nasıl olur?!

Hadi diyelim Erol Kaya ve arkadaşları cahil, duyarlı olamadılar, duyarlı davranmadılar…
“Kooperatif” kuracak ekine (kültüre) sahip insanlara ne demeli?!
Zemini çürük, malzemeleri eksik çürük binaların yapımında neden ısrar ederler, neden sağlam olmadığı binalardaki dairelerini satarak, oradan kaçarlar, her şeyden habersiz alıcı insanları düşünmezler?!

O kooperatifçiler de, yükleniciler (müteahhitler) de, o dönemin yerel ve genel yöneticileri de, inşaat işçisi Erol Kaya ve arkadaşları kadar sorumludur, suçludur, katildir!

Yargı, “Zaman aşımı” demeden, topunun yakasına yapışmalı, yaşamını yitiren 114 insanımızın katili, bin küsur insanımızın yaralanmalarının sorumlusu ilan etmeli, hak ettikleri cezalara çarptırmalıdır; yanlarına kâr kalmasına “fırsat” vermelidir.

Ne yalan söyleyeyim, umudum yok!

Çünkü…
Bir doğa olayı ve ülkemizin de gerçeği olan “deprem”e karşı, iktidarıyla, muhalefetiyle siyasi kadro, Erol Kaya, Erol Kaya arkadaşları, anılan kooperatifçiler, dönemin görevlileri kadar –ne acıdır ki- duyarsız!

Deprem konusunda, onlarla, bir arpa boyu yol alacağımıza umudum yok!
Ama…
Halkıma inanıyorum, güveniyorum; silkelenecek, çözüm bulacak, çare olacak.
Ne mutlu!..

YOKSA, İŞLETME FAKÜLTESİ MEZUNU BAKAN “DAMAT BEY”, BİZİ İŞLETİYOR MU?!.

150 150 bakikarakol

15 Mart 1977 doğumlu büyük oğlumdan 10 ay 6 gün küçük olan Berat Albayrak, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının damadıdır.
İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü mezunudur. New York’ta Pace Üniversitesi Lubin School of Business’te finans üzerine yüksek lisans yaptı. Kadir Has Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümünde “Elektrik Enerjisi Üretiminde Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Finansmanı: Bir Uygulama” adlı teziyle doktora derecesini aldı.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’den Milletvekili seçildi.
1 Kasım genel seçimleri ardından, Ahmet Davutoğlu başbakanlığında kurulan 64’üncü Hükûmette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu.
Binali Yıldırım başkanlığındaki 65’inci Hükûmet’te de aynı görevi sürdürdü.
2017 Anayasa değişikliği halkoylamasıyla kabul edilen “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” sonrasında, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ardından AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı başkanlığında kurulan kabinede (66’ıncı Hükümet’te) Hazine ve Maliye Bakan olarak görev aldı.

Başarılı bir “Hazine ve Maliye Bakanı” olamadı.

Ekonomi dibe vurdu, döviz tavan yaptı, işsizlik yüksek rakamlara ulaştı.

Bir “İşletme Bölümü mezunu”na, finans üzerine yüksek lisans yapmışa, “doktora” unvanına sahibe yakışmayacak sözler etti.
Öngörülerinde hep yanıldı.
“Maaşınızı Dolar mı alıyorsunuz?.. Dövizle ilgilenmiyorum, başımı çevirip bakmıyorum” sözleri hafızalara mıh gibi çakıldı.
Muhalefet hep yerdi, görevden alınmasını istedi.
Gene de görevden alınmadı.
Korunup kollandı.

Dün (4 Kasım 2020 Çarşamba) www.cumhuriyet.com.tr ‘de, BBC Türkçe’den Getty Images imzalı haber-yorum, “Berat Albayrak, AKP milletvekillerine “ekonomi” brifingi verdi: Dövize müdahale yok” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/berat-albayrak-akp-milletvekillerine-ekonomi-brifingi-verdi-dovize-mudahale-yok-1788368 başlığıyla yayınlandı.

Habere göre…
Atanmış Bakan –damat- Albayrak; bakanlık binasında, basına kapalı toplantıda, yalnızca “AKP’li Milletvekillerine ‘ekonomi’ konusunda bilgilendirmede bulunuyor.

Noktalı virgül koyalım, soralım:

Böyle bir bilgilendirmeye (brifinge) neden gereksinim duyuldu?
Kim düşündü?
Kim istedi?
Neden Bakanlıkta?
Neden basına kapalı?
Neden Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda bütün Milletvekillerine değil de yalnızca AKP Milletvekillerine?..

Üç saat süren “AKP’li vekilleri bilgilendirme toplantısı”nda, Hazine ve Maliye Bakanı “damat” Berat Albayrak, gene çok yergiler alacak ve hafızalarda kalacak sözler ediyor.

Örneğin:
“… çok olağanüstü bir durum olmadıkça döviz kuruna müdahale edilmeyeceği” iletisini (mesajını) veriyor…
“… dünyada artan belirsizlik nedeniyle döviz kurlarının dalgalı seyrettiğini” söylüyor…
“Bu durumun Türkiye’ye özgü olmadığını ve tüm dünyada bu tür dalgalanmalar yaşandığını” vurguluyor…
“… bir süre sonra dengeye oturacağını” müjde(!)liyor…

Hiç gerçekçi ve inandırıcı bulmadım.

“Pandemi nedeniyle Çin dahil, birçok ülkenin büyüme rakamlarını revize ettiğini” anlattıktan sonra, Türkiye için öngördüğü rakamı “0’ın üstü, 1’in altı” biçiminde açıklıyor.

Ülke büyümesine ilişkin “Sıfırın üstü, birin altı” ne denek?!
Bu nasıl olur?!

Büyümede “sıfırın üstü” ile “birin altı”!..
Anlayamadım!
Aradaki “rakamcık” ne kadar?!

Tanrı aşkına, bilen yazsın.

Yoksa…
İşletme Fakültesi mezunu Bakan “damat Bey”, bizi işletiyor mu?..

Yooo!..
O kadar da değil!
Olmamalı!..

İSTANBUL’DA DEPREMİN NE ZAMAN OLACAĞININ SÖYLENMESİNE KARŞI ÇIKAN ANLAYIŞ VE SAHİBİ!..

150 150 bakikarakol

6.9 büyüklüğündeki “İzmir Depremi”, deprem konusundaki -iktidarı, muhalefeti, okumuşu, okumamışı, zengini, fakiri vb olarak- cahilliğimizi, ilkelliğimizi yüzümüze vurdu.

27 Aralık 1939’daki 7.9 büyüklüğündeki Erzincan Depremi’nden, 30 Ekim 2020 İzmir Depremi’ne kadar ki depremlerden zerre ders almadığımızı gördük.

Bu gidişle, ders almayacağımızı da anladık.

Dahası…
Kabullendik.

Ama…
Sıfır bilgiyle, beklenen “İstanbul Depremi”ni konuşur oldu.

16 milyon nüfuslu ve 5 milyon 400 bin konutlu İstanbul’da beklenen depremle ilgili –şu kadar bina yıkılacak, şu kadar İstanbullu ölecek vb- bilimsel çalışmalara dayalı istatistik bilgiler veriliyor.

Çok eksik…

Deprem sonrası yıkımlardan kaynaklanacak yolların kapanması, yardım ekiplerin uluşamaması vb sonucu yaşanacak olumsuzluklar yok.

Her depremde olduğu gibi, İstanbul Depremi’nde de en çok ve en ciddi biçimde “yoksullar” etkilenecek.

Bu konuda; bilgeliğine, içtenliğine güvendiğim, yurtsever, aydın Deprem Bilimci Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, İzmir Depremi akşamı Fox TV ana haberde şu çok doğru sözleri etti:

“Bir ülkede ekonomi ne kadar bozuksa, deprem o kadar öldürücü olur. Deprem ve terör yoksulun sorunudur bir ülkede yoksulluğu yenmedikçe depremlerin adı ölüm olur. İnsanlar istedikleri için kötü ev yapmıyorlar, yer inceleme çalışmalarına, mimari çalışmalara para ödemeleri gerekiyor. Bir ülkede deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor. Yoksulluk ne kadar fazlaysa deprem size o kadar yakındır. Depremde zenginler ölmez, fakirler ölür. Hiçbir ünlünün zenginin enkazdan çıkarıldığını duymadınız, duymacaksınız. Ana sorun, yoksulluktur.”
https://www.t24.com.tr/haber/deprem-bilimci-prof-ercan-bir-ulkede-ekonomi-ne-kadar-bozuksa-deprem-o-kadar-oldurucu-olur,912293

Bilimcimiz, aynı günün gecesi Tele 1 TV’de Merdan Yanardağ’ın canlı yayınlanan “5. Boyut” programının konuğuydu.
Orada da aynı sözleri söyledi.

Yanardağ’ın, izleyicilerden yoğun gelen “İstanbul Depremi ne zaman olur?” sorusunu yöneltmesi üzerine, “2045’ten önce beklemiyorum” dedi.

Prof. Dr. Övgün Ercan, o gün, Fox TV’de, Halk TV’de de aynı soruyla karşılaşmıştı, “2045’ten önce beklemiyorum” demişti.

Tele 1 TV’de, “2045” tarihine, yıllara dayalı bilimsel çalışmaları ışığında vardığını vurguladı.

5. Boyut’un, görüntülü katılımcılardan biri Uğur Dündar’dı.
İzmir’den katılıyordu.
Ercan’ın “2045’ten önce İstanbul’da deprem beklemiyorum” demesine, “Aman böyle söylemeyin. ‘2045’e daha çok var’ denilecek, depremle ilgili yapılması gerekenler yapılmayacak” içeriğinde tümcelerle karşılık verdi.

Böyle bir anlayış, böyle bir bakış, böyle bir yaklaşım olabilir mi?!

Bilimci Ercan, “olamayacağını”, kendine özgü Türkçe sözcüklerla kısa öz anlattı:
“Ben bir bilimciyim. Bilim ışığında konuşuyorum. Başkaları, ‘Ooo, daha çok var’ diyecek, bırakacak diye, söylememezlik edemem Uğur Bey.”

Alkışladım.

Uğur Dündar’ı, anlayışlarından, bakışlarından, yaklaşımlarından ötürü içten (samimi), gerçekçi, inandırıcı ve güvenilir bulmuyordum.
Bu yüzden yazılarını okumuyorum, tv programlarını izlemiyor, konuşmalarını dinlemiyordum.

O gece de yanılmamış haklı çıkmamıştım.

Uğur Dündar, benim gözümde gazeteci değildir.

Olsaydı…

Eğip bükmeden gazetecilik, televizyonculuk yapardı…
Patron yanlısı yol izlemezdi, çalışanın ve doğruların yanında yer alırdı…
ENKA’nın Rusya’da Türkiye’den götürdüğü işçilere zulümlerini yazardı; ENKA’yı parlatmazdı…
Kumar yüzünden, kumarhanenin önünde kafasına sıkarak intihar eden gencin can çekişini baştan sona canlı yayınlamazdı…
Merhum Korkut Özal’ın da adının geçtiği İstanbul Dudullu’daki 7 bloklu konutların haberini Hürriyet Gazetesi’nde çarpıtmazdı, üzerine giderdi…

Bir de kendine “Araştırmacı gazeteci”, “Duayen gazeteci” dedirtmez mi?!

Bir ara, -basında yer aldı- CHP’ye Milletvekili listesi vermeye kalkmaz mı?!

Neyse…
Yaşlanmış.
Zayıflamış.

Bu kadarla yetineyim…

“YELİZ”, KENDİNE, PARTİSİNE BİR İYİLİK YAPSIN, SİNEMAMIZIN “SULTANI” TÜRKAN ŞORAY’IMIZDAN VE HALKIMIZDAN ÖZÜR DİLESİN…

150 150 bakikarakol

Ah şu “Yeliz” ah!
Gene “ağızdan yellen”miş!
Gene “ağız ishali” olmuş!

Kamutay’da (TBMM’de) “Yeliz” adlı hesaptan canlı yayın yaptığı için “Yeliz” sözcüğü ile anılan, İstanbul AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’dan söz ediyorum.

Türk Sineması’nın aydın, çağdaş, yurtsever, duyarlı, saygın kadın sanatçısı Türkan Şoray’ımıza “saygısızlık” etmiş!

Bak heleee!

Türk Sineması’nın “Sultanı” Türkan Şoray’ımız, 1 Kasım 2020 Pazar günlü Sözcü HaftaSonu Gazetesi’nden Yüksel Şengül’ün sorularını yanıtlamış.
“Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusuna, “Birinci sıraya işsizliği koyarım. Corona olayından sonra daha da büyük bir sorun olacak diye endişeleniyorum. Özellikle gençlerin büyük bir enerjisi var. Maalesef okumuş, üniversite bitirmiş veya okuyamamış, ülkemizin geleceği olan gençlerimiz iş arıyor. Gençlerin, özellikle geçim derdinde olan insanların derdi beni çok mutsuz ediyor. İstatistiklere baktığımızda ürkütücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Yıllarca yemeyip içmeyip evlatlarını okutan, onların meslek sahibi olması için çırpınan ailelerin hüznünü ve hayal kırıklıklarını yüreğimde hissediyorum. Gençlerin önü açılmalı. Onlar bizim geleceğimiz, onlar bu ülkeyi aydınlığa götürecek olanlar… Umutsuzlukları umuda çevrilmeli diye düşünüyorum” yanıtını vermiş.
“Başka?..” sorusuna yanıtı ise “Gelir adaletsizliği tabii… Keşke herkesin bu konuda şansı eşit olabilse. Ayrıca giderek kutuplaşıyoruz. Toplumda birbirimizi ötekileştirmeyerek, empati yaparak, birbirimizi dinleyerek, karşı görüşlüyse saygı duyarak orta yolu bulmalıyız. Bugün ülkemin görüş ayrılığı içinde kutuplaştığını görmek beni çok üzüyor. Birbirimizi yapıcı tenkit edelim, birbirimizden alacağımız ve birbirimize vereceğimiz çok şey var. Birlik içinde olalım. Ayrıca ülkemde eğitim çok önemli. Eğitimde fırsat eşitliği, kız çocuklarının okutulması çok önemli. Eğitimin hava, su, beslenme, barınma ve sağlık kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Eğitim düşünebilme, hayata uygulayabilme ve yaşamın değerini bilme yeteneğidir, sonsuzdur” https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/turkiye-giderek-kutuplasiyor-orta-yolu-bulmaliyiz/ olmuş.

“Yeliz” bundan rahatsızlık duymuş, durumdan görev/vazife çıkarmış.
Aynı günün (1 Kasım 2020 Pazar) gecesi saat 21.15’te, twitter hesabından “Çamuriyetçi, HDPKK’cı, Amerikancı, İsrailci, Emperyalist işbirlikçisi, tantanacı medya sahnesinin son artisti Türkan Şoray !”
https://twitter.com/ahmethamdicamli/status/1322965427572584450 diye yazarak, paylaşımda bulunmuş.

“Artist” ile “aktrist”i bilmeyecek, ayırt edemeyecek kadar “cahil”, AKP’nin ve siyasanın (politikanın) “artist”i “Yeliz”, ulusal gerçekleri dile getiren Türkan Şoray’ımızın sözlerinden neden rahatsızlık duydu?!
AKP’yi mi, AKP Milletvekili olduğu için kendisini mi incitti?
Veya…
Başka bir şey mi, başka bir şeyler mi var?
Örneğin:
Gündeme gelmek gibi?

Türkan Şoray’ımızın gündemine sığınarak, gündem olmaya çalışan “Yeliz”e bu düşüncesi ve eylemi pahalıya patlar!
Patladı da…
Öyle yoğun yerildi, tepki aldı ki!..
Bir gün sonra (2 Kasım 2020 Pazartesi) saat 16,46’da aşağıdaki twtteri atmak zorunda kaldı:
“Çamuriyet’çi (çamur atıcı) HDPKK’cı (birşekilde HDPKK’ya destekçi) Tantanacı (gerçeği örtüp gerginlik oluşturucu ve Emperyalizme alan açıcı) Medyanın
@cumhuriyetgzt
@t24comtr
@BirGun_Gazetesi
@solhaberportali
senaryosunda kullanılmak Tükan Şoray’ı da rahatsız etmiştir heralde !”

“Yeliz”…
Bir:
Garip garip sözcüklerle çamur attığı gazetelere, internet basınına yönelik suçlamalarını kanıtlamak zorunda…
İki:
Türkan Şoray’ımızı, o gazeteler değil, kendisinin ve partisi ile partisinin iktidarının siyasalarının, yönetim anlayışının rahatsız ettiğini, etmekte olduğunu bilsin…
Üç:
“… medya sahnesinin” –ne demekse!- “son artisti” dediği, Türkan Şoray’ımızın, gönüllerde yüz yıllar yaşayacak sinema sanatçısı “aktris” olduğunu da kavrasın, usuna (aklına) soksun artık…
Dört:
Kendine, partisine bir iyilik yapsın; sinemamızın “Sultanı”, duyarlı, yurtsever Türkan Şoray’ımızdan ve Türkan Şoray’ımıza “saygısızlığı”ndan ötürü “incinen” Türk halkından özür dilesin…