50 gün bile olmadı, unutuldu!
“Utturuldu mu?” diye de sorabiliriz.
Geçelim.
49 gün önce bugün (13 Ekim 2022 Perşembe), Cumhur İttifak’nın ortaklarından AKP ve MHP’nin hazırladığı, Kamutay’a (TBMM’ye) sunduğu, adını “Dezenformasyonla Mücadele Kanunu”* koyduğu, halk arasında ise “Sansür Yasası” diye tanımlanan “yasa önerisi”, Adalet Komisyonu’nda kabul edilmiş, Kamutay Genel Kurulu’nda görüşülüyordu.
Kamutay’da grubu bulunan siyasi partilerin Grup Başkanvekilleri partilerinin, “söz almayı başaran” Milletvekilleri de kişisel görüşlerini dile getiriyorlardı.
Adalet Komisyonu üyesi, Kahramanmaraş AKP Milletvekili Ahmet Özdemir, oturumu yöneten Kamutay Başkan Vekili Kocaeli CHP Milletvekili Haydar Akar’dan söz isteminde bulundu.
Sırası geldi, Akar “Önerge üzerinde söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir” dedi, “Buyurun Sayın Özdemir” sözcükleriyle, Özdemir’i kürsüye çağırdı/davet etti.
Özdemir “Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum” tümcesinin ardından “Normalde önergemiz üzerine söz almayacaktık ama bazı şeylerin kayıtlara geçmesini https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23780&BaslangicSayfa=54&BitisSayfa=54&Tur=H istiyoruz. Belki tarihe not düşmek, belki kayıtlara geçmesi gerekli olabilir. Çünkü hem Avrupa Birliği’nin bakış açısı hem Venedik Komisyonu’nun çalışmalarıyla ilgili burada konuşuldu ama şunun bilinmesini istiyorum: Biz, Meclis kapanmadan önceki dönemde bu konuya ilgi duyan Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk. Amerikan Büyükelçiliği Başmüşaviri, Uluslararası Politikalar Şefi…” sözlerini etmişti ki, Bursa CHP Milletvekili Erkan Aydın oturduğu yerden “İcazet mi aldınız?” diye seslendi.
“Kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi, bütün düşünmemizi yok etmiştir” lafından ötürü AKP Grup Başkanvekili görevinden olan Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal araya girdi “Yani onların talebiyle konuştuk” diyerek, aynı ilin Milletvekili hemşerisi Özdemir’in “itiraf”ını “onarma”ya çalıştı!
Ama bir kere ok yaydan çıkmıştı…
Kamutay Genel Kurulu karıştı.
Gazeteciler “flaş, flaş” diye haber geçtiler.
Televizyonlar, internet basını, radyolar, AKP’li Özdemir’in “itiraf”ını “son dakika manşet haber” olarak vermeye başladılar.
“İtiraf” çok kısa sürede, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü.
Özdemir ise Genel Kurul kürsüsündeki konuşmasını –laf atmaları, karşılıklı atışmaları geçiyorum- şöyle sördürüyordu:
“Onların görüşme talebiyle… Onlar bizden bu yasayı… Onlar bizimle bu yasayı görüşmek istediler… Sebebini de söyleyelim. Belki bu konuyu merak edenler vardır. Biz dünyada şu anda çok kullanılmayan, mevzuatı çok olmayan ama bütün insanların imkânlarından faydalandığı bir alana ilişkin düzenleme yapıyoruz. Bu yaptığımız düzenleme… Az sabrederseniz söyleyeceğim. Bu yaptığımız düzenleme birçok ülkeye örnek olacak. Dolayısıyla bunu merak ettikleri için bizimle görüşmek istediler. Biz de bu yasanın içeriğini, özellikle 29’uncu maddeyi Amerikalılara anlattık. Sonunda şunu söylediler, konuşmalar kayıt altında, evraklara bakabilirsiniz: ‘Bizim dezenformasyon yasamızla sizin yasanız birebir örtüşüyor’ dediler, toplantıyı öyle bitirdik. Daha sonra Venedik Komisyonuyla toplantı yaptık. O bugün burada zikredilen o raporların içeriğinde benim de görüşlerim var. Biz onlarla bu toplantıyı birlikte yürüttük, rapor yazıcıları burada, isimlerini aldım. Bir tek endişe dile getirdiler, raporda da onu yazmışlar: ‘Şu anda böyle bir yasa yapılmasının acelesi yoktu’ diye. Ama bir şey söyleyeyim size, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 10’uncu maddesiyle ilgili bir paragraf var komisyon raporunda… Avrupa insan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrası ile bizim düzenlememizdeki 29’uncu maddenin metinlerini karşılaştırmanızı istiyorum. Bakın Venedik Komisyonu Raporu’nda orayla ilgili nasıl bir atıf yapmış. ‘Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu fikir sahibi olma, kamu mercilerinin müdahalesi olmadan ve sınırlandırmadan bağımsız olarak bilgi ve fikir alıp verme özgürlüğünü de kapsar. Bu özgürlüklerin kullanılması bazı görev ve sorumluluklarla birlikte geldiğinde kanunda öngörülen demokratik toplum, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün, kamu güvenliğinin çıkarları bakımından nizamsızlık ve suçun önlenmesi, sağlık ve ahlakın korunması, başkalarının itibar ve haklarının korunması gibi önlemler yasayla alınabilir’ diye Venedik Komisyonu kendi raporunda bunu gündeme almış… Şimdi, yaptığımız 3’üncü görüşme de Avrupa Parlamentosuyla oldu. Avrupa Parlamentosuna 29’uncu maddeyi onların hukukçularıyla beraber anlattım. Anlattıktan sonra ‘Bize bu böyle anlatılmamıştı. Bunu bir sansür yasası olarak değerlendirmiştik’ dediler. Ben size şunu söyleyeyim kıymetli milletvekillerim: Milletvekillerimizin burada yaptığı yorumlardan müstesna, dışarıda yapılan yorumlar üzerine söylüyorum: Bu yasayı ‘sansür yasası’ diye ifade etmek içi boş bir söylem, çünkü bu yasanın sansürle alakası yok. Bu yasada sosyal medya kullanıcılarının, sosyal medyanın sınırlandığı söylemi içi boş bir söylem. Çünkü sosyal medya kullanıcılarının birbirleriyle yaptığı görüşmeler 29’uncu maddenin konusu değil. 29’uncu maddede bir özellik var. Bakın, baştan beri hep anlatıyoruz, Feti Bey de anlattı, bizim hukukçularımız da anlattı; bu bir somut tehlike suçu. Nereden anlıyoruz bunu? 29’uncu maddenin 4’üncü şartından anlıyoruz. Diyor ki: ‘sahada sonuç verdiğinde…’ Yani kişinin düşünce açıklaması cezalandırılmıyor burada. Kişinin açıkladığı düşünce, gerçeğe aykırı bir bilgi toplumda bir infial uyandırmışsa, bir hareket oluşturmuşsa yani somut tehlike suçu kastımız bu. Bu hareket oluşmadığı sürece bu suç oluşmaz… İçi boş söylemin üçüncüsü de bu suçun muhatabının
https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23780&BaslangicSayfa=55&BitisSayfa=55&Tur=H basın mensupları olacağı… Bizim iddiamız şudur -onlara da anlattık, bunu makul karşıladılar-: Bu suçun konusu ve muhatabı basın mensubu olamaz. Çünkü hiçbir basın mensubu gerçeğe aykırı olduğunu bile bile, toplumda infial uyandıracağını bile bile, toplumun sağlığını, kamunun güvenliğini, ülkenin iç ve dış güvenliğini tehdit edeceğini bile bile bir haber yapmaz. O yüzden bu suçun konusu basın mensubu olamaz, bunun böyle bilinmesini istiyorum. Farz edelim ki bir basın mensubu böyle bir haber yaptı, Türk Ceza Kanunu’nun 218’inci maddesinde özel hüküm var: ‘Basın mensuplarının fikir açıklaması ceza kapsamında değildir’… Dolayısıyla, bilinen yanlışlarla, kalıplaşmış hamasi sözlerle bu yasayı değerlendirmeyin. Bu yasada yaptığımız çalışmayı hukuki olarak değerlendirin, hukukçularınızla bunu konuşun… Biz bunu hukukçularla konuştuk, Avrupa’daki uygulamalarına baktık, dünyadaki iyi ve kötü uygulamalarına baktık ve bir örnek oluşturduk. Geri başa dönüyorum, niye bunu bizimle konuşuyorlar? Çünkü dünyaya örnek olacak bir sistem hazırlıyoruz… İnternetin bu kadar yoğun kullanıldığı bir dünyada bunun bir sistematiğe bağlanması, özgürlüklerin korunması, insan haklarının da şahsiyatın da korunması gerekir… Biz bunu yaptığımız için dünyanın ilgi odağında bu kanun ama onların yaklaşım tarzı bizim muhalefetimizin yaklaşım tarzından daha hukuki ve daha bilimseldi, bunun da bilinmesini istiyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.”
İki gün sonra (15 Ekim 2022 Cumartesi) saat 02.51’de şu paylaşımda bulundum:
BEN ASLINDA, “MÜTHİŞ İTİRAFI”NDAN ÖTÜRÜ KAHRAMANMARAŞ AKP MİLLETVEKİLİ, ANAYASA KOMİSYONU ÜYESİ AHMET ÖZDEMİR’E TEŞEKKÜR ETMEK, “YILIN İTİRAFI ÖDÜLÜ”NÜ VERMEK GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜNDEYİM!. ÖNERİYORUM DA!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1581070142397878272
(“Adalet Komisyonu” yazmışım, yanlışı sonradan ayırt ettim; doğrusu “Adalet Komisyonu” olacak. Yanlışı düzeltirim.)
Üç gün sonra (16 Ekim 2022 Pazar) internet basınına bir haber düştü.
www.sozcu.com.tr “ABD’den AKP’ye yalanlama” başlıklı haberinde özetle “ABD merkezli VOA News’in Türkçe edisyonunda yer alan habere göre, Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, Özdemir’in açıklamalarını yalanlarken, ‘ABD’de böyle bir yasa bulunmadığını’ belirtti. İsmi açıklanmayan sözcü bu ifadeleri ‘dezenformasyon’ olarak niteledi” https://www.sozcu.com.tr/2022/dunya/abdden-akpye-sansur-yasagi-tepkisi-7421777/ diye yazıyordu.
Aynı gün saat 11.22’deki paylaşımım şöyle:
YILIN İTİRAF ÖDÜLÜNE LAYIK” DEDİĞİM AKP’Lİ SANSÜRCÜYÜ, EMPERYALİST ABD YALANLAMIŞ! SANSÜRCÜ NE DİYECEK, NASIL BİR YANIT VERECEK?!. YOKSA, DANIŞTIKLARI EMPERYALİST ABD’Yİ Mİ YALANLAYACAK?! 🙂 https://twitter.com/BakiKarakol/status/1581561204018847744
Adı açıklanmayan “sözcü”nün “yalanlaması”na, ettiği sözlere, “yalanlanan AKP’li Ahmet Özdemir” yanıt verecek miydi?
Beklemeye koyuldum.
Günler geçmesine karşın, “yalanlama” içerikli bir “açıklama” gelmedi.
Özdemir’i, Kamutay’daki ofisinden aradım.
Telefona bir Bey çıktı; ona, kendimi tanıttım, Milletvekili Özdemir’le “Amerikaların yalanması”nı görüşmek istediğimi ilettim.
Telefondaki Bey “Ben Alican Demirci. Ahmet Beyin danışmayım. Sizi bilgilendirebilirim. Şöyle ki, o haberi Sözcü ve Cumhuriyet gazeteleri yazdılar. İki gazete haberlerinde kaynak belirtmiyorlar. Böyle bir yetkili yok. Ulaşamadık. Karşımızda bir muhatap yok. Olsaydı, bir açıklama yapardık” dedi.
Anlamıştım…
Konuşmayı sonlandırdım.
Yalanlama, yalanlanmayınca, doğruluk kazanır!
“İtiraf”ıyla partisi AKP’yi ve “Cumhur İttifakı iktidarı”nı ciddi sıkıntıya sokan Kahramanmaraş AKP Milletvekili Ahmet Özdemir’in, “Biz, Meclis kapanmadan önceki dönemde bu konuya ilgi duyan Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk. Amerikan Büyükelçiliği Başmüşaviri, Uluslararası Politikalar Şefi…” sözü, “Amerikalılardan icazet alıyorlar” sözcükleriyle gündemde etkinliğini sürdürürken, bir gün sonra (14 Ekim 2022 Pazartesi) saat 18.15’te Bartın ilimizin şirin Amasra ilçesinde meydana gelen 41 işçinin yaşamını yitirdiği, 6 işçinin ağır yaralandığı “maden patlaması” (ben buna “kaza” demiyorum, “cinayet” diyorum, çünkü patlamanın olacağı günler öncesinden herkesce biliniyordu ama hiç kimse bir önlem alınmadı) gündeme bomba gibi düştü, oturdu!
Bu kadarla kalmadı, önceki gündemi, gündemleri unutturdu!
Gündemlerini unutan halklar, unutturan (siyasi, bürokrat vb) kadrolar, ülkelerini ve kendi geleceklerini tehlikeye atarlar!
Gündemi, gündemdekileri unutmanın, unutturmanın bedeli böylesi ağır!..
*Kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme.
Yorum Yaz