Posts By :

bakikarakol

ALAATTİN ÇAKICI KONUŞURSA… VE AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANININ “GİZLİ AJANDADAN SUNUŞ” OLARAK ALGILADIĞIM SÖZLERİ…

150 150 bakikarakol

“Cumhur İttifakı”nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “CHP Genel Başkanı’nın hakaret ve hıyanetlerine sosyal medyadan yayımladığı bir açıklamayla tepki gösteren değerli Ülküdaşım Alaattin Çakıcı’ya mafya bozuntusu demek, yeraltı dünyasının karanlık yüzü suçlaması getirmek müfterilik, seviyesizlik, rezilliktir.
(Alaattin Çakıcı) Elbette üzerine atılı suçların bedelini uzun yıllar cezaevinde kalarak ödemiş bir vatan evladıdır” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mhp-genel-baskani-bahceli-alaattin-cakici-benim-dava-arkadasimdir-316478h.htm
twitter paylaşımıyla, Nisan (2020) ayı ortalarında, cezaevinden çıkmasını sağladığı “Mafya Baronu” Alaattin Çakıcı’ya, “Ülkücü babanın oğlu”, “Ülke ve millet sevdalısı Ülkücü” ve “dava arkadaşı” olduğu için mi arka çıkmıştır?!
Yoksa…
Çakıcı’da, bilinmesini istemediği bir “sır” ve o “sır”dan ötürü bir “korku” mu var?!.
Bu soruyu, bir bilgiye dayanarak sormuyorum, gazeteci duyarlılığıyla kendi kendime soruyorum, sorguluyorum.
“12 Eylül süreci”ne gidiyorum; sürecin içinde turlar atıyorum…
Konunun uzmanları, er geç, 12 Eylül (1980) faşist askeri darbeyle noktalanan “süreci” araştıracaklar, karanlığı aydınlatacaklar, karanlıkta kalmış her şeyi açığa çıkaracaklar.
Bu çalışma sonucu, Devlet Bahçeli-Alaattin Çakıcı ilişkisi de, Bahçeli’nin Çakıcı’ya kol kanat germesi de bilinir olacak.

“Cumhur İttifakı’nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın ortağı Bahçeli’nin, “Ülkücü şehidimizin oğludur. Üülke ve millet sevdalısı bir Ülkücüdür. Benim dava arkadaşımdır” diyerek sahiplendiği, koruduğu Alaattin Çakıcı’yı, “Cumhur İttifakı”nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın büyük ortağı AKP, “Hakaret, tehdit, küfür, kötü söz kimden gelirse, kime karşı yapılırsa bu yanlıştır. Doğru değildir. Hukuk çerçevesinde gereği yapılır, yapılmalıdır” https://www.gercekgundem.com/siyaset/231009/akpli-bulent-turan-alaattin-cakici-hakkinda-sorusturma-baslatildi tümceleriyle yermiştir.
Yergi, AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’dan gelmiştir.
Turan, Savcılığın, Alaattin Çakıcı hakkında soruşturma başlattığını açıklamıştır.
(Açıklamanın, soruşturma başlatan Cumhuriyet Savcılığı’dan değil, AKP Grup Başkanvekili tarafından yapılmasını yadırgadım.)
İki ortaktan birinin sahiplendiği, diğerinin yerdiği ve yargı sürecinden “hoşnut” olduğunu dile getirdiği olay, ortakları birbirine düşürür mü? Ortaklık dağılır, biter mi?
Göreceğiz.
Belirleyici, yargı süreci olacak.
Öngörüm:
Kamuoyunun beklentisi doğrultusunda gelişme yaşanmayacak.
Yani…
Çakıcı’yı cezaevine tıkacak bir durum olmayacak.
Çünkü:
Alaattin Çakıcı “boş” biri değil; bildiklerini konuşursa, ortaya çok şey dökülür, “Cumhur İttifakı” dağılır, “Cumhur İttifakı İktidarı” çöker.
“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sonu gelir.
Bunların hiçbirinin olmasını AKP istemez.
Ama…
İyi Parti’den “işaret” alınırsa, MHP ile yollar ayrılır, Çakıcı’ya cezaevi yolu görünür.

Bu arada…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, önceki gün (18 Kasım 2020 Çarşamba) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB’un) “Türkiye Ekonomi Şûrası”nda yaptığı konuşması içinde geçen şu “Artık vites yükseltmenin bile yeterli olmadığı, araç değiştirmenin gerektiği bir dönemdeyiz. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıyız.
Temelini attığımız -tabiri caizse- kaba inşaatını tamamladığımız binamızı artık nihai hâle getirecek atılımın eşiğindeyiz. İnşallah ülkemiz hazırlık devrini geride bırakıp artık şahlanış dönemine giriyor.
Ülkemizi bugünkü bölgesel ve küresel liderlik seviyesine sizlerle birlikte getirdik” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/122863/-ulkemiz-hazirlik-devrini-geride-birakip-artik-sahlanis-donemine-giriyor- sözlerini, “gizli ajandadan sunuş” olarak algıladım.
Halkımızın, ne “Ilımlı İslam”a, ne “Hilafet”e izin vermeyeceğini, “Demokratik, Laik Cumhuriyet”e sıkı sıkıya sarılacağını, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden “Parlamenter Sistem”e dönüşü sandığa atacağı “oy”la sağlayacağını biliyorum…

“ÜLKÜDAŞ” VE “DAVA ARKADAŞI” DEVLET BAHÇELİ İLE ALAATTİN ÇAKICI HERKESTEN ÖNCE DUYARLI OLMAK ZORUNDALAR!..

150 150 bakikarakol

“Mafya lideri” denilmesine, yazılmasına karşıyım.
Diyenler, yazanlar “Mafya” sözcüğü ile “Lider” sözcüğünün anlamını bilmiyorlar.
Anlamlarını bilmediği sözcükleri yan yana getirip yazanlar, söyleyenler zır cahillerdir.

Anlamlarını verdiğimde, beni haklı bulacaksınız.
Mafya:
“Yasadışı işler çeviren, bu işleri yaparken cinayet bile işlemekten çekinmeyen bir tür gizli örgüt”tür.
Lider:
Önder.
Önder:
“Büyük bir işte, bir topluluk davasında önayak olan, kendisine uyanları yöneten kimse (lider, şef).

Bu tanımlara göre, “lider” sözcüğünün, “mafya” sözcüğü ile yan yana getirilmesi doğru ve etik değil.

Bu yüzden, “Mafya lideri” demiyorum, ”Mafya Baronu” diyorum.

Baron “Eskiden, kimi Avrupa ülkelerinde soylulara verilen, aşaması kont ile şövalye arasında bulunan bir soyluluk sanı” biçiminde tanımlanır ama günümüzde anlam değişimine uğramıştır.
O değişim de, “Yanlış ve yasadışı işlerin paralı, güçlüsü” demek.

Ülkemizde de var olan “Mafya Baronları”, AKP iktidarları ve “Cumhur İttifakı İktidarı”na kadar, kendi aralarında savaşırlardı; siyasayla (politikayla) ilgilenmezlerdi, siyasacıları (politikacıları) “tehdit” etmezlerdi.

MHP ve AKP Genel Başkanlarından sonra, partim CHP’min başındaki Soroscu “adı lazım değil”i, ağır sözcüklerle yermekle yetinmeyip “tehdit” eden “ Mafya Baronu” Alaattin Çakıcı hız kesmiyor!

Önceki gün ve dün, “adı lazım değil”e tehditler savurup duruyor.

Bildiğiniz için, ayrıntıya girmiyorum.

Uzun yıllar cezaevinde kalan, ancak “Cumhur İttifakı”nın etkili ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin özel yoğun uğraşları sonucu, “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “af”fıyla bu yılın (2020’nin) Nisan ayı ortalarında cezaevinden çıkan Çakıcı’nın, Kamutay’ın (TBMM’nin) 2’inci büyük partisinin Genel Başkanına yönelik “tehdit”ine, “Cumhur İttifakı”nın ve Cumhur İttifakı İktidarı”nın ortakları AKP’den, MHP’den, tepki gelmemesine dikkatinizi çekmek isterim!

“Tepki” beklerken, Bahçeli’den “destek” geldi!

Kuruluşu 18 Mart 1966’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve Ziraat Fakültesi’nde gerçekleşen “Ülkü Ocakları”nın kurucularından Devlet Bahçeli’nin resmi twitter hesabından gerçekleştirdiği paylaşımını, www.yenicaggazetesi.com.tr aynı gün (18 Kasım 2020 Çarşamba) saat 21.22’de “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Alaattin Çakıcı benim dava arkadaşımdır”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mhp-genel-baskani-bahceli-alaattin-cakici-benim-dava-arkadasimdir-316478h.htm başlığıyla manşetten verdi.

“Ülküdaşım Alaattin Çakıcı’ya mafya bozuntusu demek, ‘yeraltı dünyasının karanlık yüzü’ suçlaması getirmek müfterilik, seviyesizlik, rezilliktir” tümcesini eden Bahçeli ile Çakıcı’nın “Ülküdaş”, “dava arkadaşı” olmasına bir şey diyemeyiz.

Ancak…
Usuma, 1980 öncesi, o, kardeşkanının oluk oluk aktığı/akıtıldığı zor günler geldi!

Faşist 12 Eylül askeri darbenin olması için, Ülkücü Gençlik ile Sol Gençlik birbirine kırdırıldı!
Günde ortalama 25 insanımız yaşamını yitiriyordu, 300-500 insanımız ağır, hafif yaralandı!

Merakımdan soracağım:
O karanlık süreçte Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı neredeydiler?!
Komünizmi getirecekleri savlanan sol gençliğe karşı kanlı savaşın neresindeydiler?!
İki sorunun da yanıtı “Evet” olursa, “tehdit”le baş gösteren eylem, 80 öncesi kanlı günlerin benzerinin altyapısı mı?!

Aman ha!
Aman ha!
O günleri yaşadım!
O günlere yaşananlara tanıklık ettim!
Tanrı, bir daha o “zor günler”i ülkemize, halkımıza yeniden -değil ülkemize ve halkımıza, hiçbir ülkeye, hiçbir halka- yaşatmasın!

Düşman pek sever ama iç savaş kadar berbat savaş yoktur!

Herkes çok duyarlı olmalı!
Herkes duyarlı olmak zorunda!
Herkesten önce de Bahçeli ve Çakıcı!..

“KANAL İSTANBUL”, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN DEĞİL, EMPERYALİST ABD’NİN PROJESİDİR!..

150 150 bakikarakol

Süleyman Soylu’nun, “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nin halkın oyu ile seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı tarafından “Bakan” olarak atandığı “İçişleri Bakanlığı”nın, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, İBB’nin “Ya Kanal Ya İstanbul” afişlerini “gerekçe” göstererek, “Devlet Projesi olarak uygulamaya konulan Kanal İstanbul Projesi aleyhine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal kimliği kullanılarak afişler bastırılması ve şehrin değişik yerlerine astırılması üzerine…” https://www.sozcu.com.tr/2020/emlak/kanal-istanbul-devleti-degil-ozeli-ihya-edecek-6128852/ sözcüklerin geçtiği yazısıyla “ … ön inceleme…” başlatması, “Kanal İstanbul”un “Devlet Projesi” olduğunu gündeme taşıdı.

Hayır, Kanal İstanbul, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin projesi değildir, olmaz, olamaz, olmamalı!

27 Nisan 2011’de, AKP iktidarının Başbakanı AKP Genel Başkanının da “hayali”, “çılgın projesi” değildir!

Kanal İstanbul, “emperyalist ABD projesi”dir!

Öncesi var…

Tarihçesine özetle bakalım:

“İstanbul Boğazı’na alternatif suyolu projesinin tarihi, Roma İmparatorluğu’na kadar uzanır. Bitinya Valisi Plinius ile İmparator Trajan arasındaki yazışmalarda Sakarya Nehir Taşımacılığı Projesi’nden ilk defa bahsedilmiştir. Karadeniz ve Marmara’yı yapay bir boğazla birbirine bağlama fikri 16. yüzyıldan bu yana 6 kez gündeme gelmiştir.
1500’lü yılların ortalarında Osmanlı Devleti’nin hayata geçirmeyi planladığı 3 büyük projeden biri Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü’nü Karadeniz ve Marmara’ya bağlamaktı.
1550 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde gündeme geldi.
Dönemin iki büyük mimarı Mimar Sinan ve Nicola Parisi hazırlıklara başlamasına rağmen, savaşlardan dolayı bu projenin hayata geçirilmesi iptal edildi.” https://tr.wikipedia.org/wiki/Kanal_%C4%B0stanbul#:~:text=Ge%C3%A7mi%C5%9Fte%20benzerleri%20%C3%B6nerilmi%C5%9F%20olsa%20da,26%20Mart%202020%20tarihinde%20ger%C3%A7ekle%C5%9Ftirildi.

www.veryansintv.com’dan Metin Aydoğan, 26 Aralık 2019’da “Kanal İstanbul’un tarihçesi” başlıklı yazısında şöyle yazar:
“ABD, İstanbul’a ikinci bir suyolu açılması için ilk girişimini bundan tam 70 yıl önce 1950’de yaptı. Bugün yapılmak istenen kanalla hemen aynı güzergahta bulunan bir kanal haritası yayınladı. Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, 56 yıl sonra 3 Mart 2006’da bir açıklama yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda tartışılabilir duruma getirdi. Gazetecilere; ‘Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadenizin uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir’ dedi.
Bülent Ecevit, Kanal konusunu 1994’te yeniden dillendirdi ve kanalın giriş çıkışına limanlar yapılıp serbest bölgeler oluşturulacağını söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan, 17 yıl sonra 2011’de kanalın kesin olarak yapılacağını, 21 Aralık 2019’da da ihalesinin ‘birkaç hafta sonra’ gerçekleştirileceğini açıkladı.” https://www.veryansintv.com/kanal-istanbulun-tarihcesi

Şu bilgiyi de paylaşayım:
“İstanbul’un batısında bir kanal projesi ilk kez TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergisinde Ağustos 1990 tarihinde yayınlanan bir makalede önerilmiştir.
Dönemin Enerji Bakanlığı Müşaviri Yüksel Önem’in kaleme aldığı makalenin başlığı ‘İstanbul Kanalı’nı Düşünüyorum’ idi.
Büyükçekmece Gölü’nden başlayıp Terkos Gölü’nün batısından geçecek İstanbul Kanalı, uzunluğu 47 km, su yüzeyindeki genişliği 100 m, derinliği 25 m olarak tasarlanmıştır.”
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kanal_%C4%B0stanbul#:~:text=Ge%C3%A7mi%C5%9Fte%20benzerleri%20%C3%B6nerilmi%C5%9F%20olsa%20da,26%20Mart%202020%20tarihinde%20ger%C3%A7ekle%C5%9Ftirildi.

Metin Aydoğan, her şeyi anlatan “Görünen açık gerçek, Kanal İstanbul’u Türkiye değil ABD istiyordu” tümcesi ardından şöyle yazıyordu:
“Amerikalıların açıklamalarından ve yaptığı görüşmelerden birkaç yıl sonra, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; 26 Nisan 2011 günü, Haliç Kongre Merkezi’nde; ‘Türkiye Hazır Hedef 2023’ adını verdiği bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, önce belediye başkanıyken yaptığı kimi işleri anlattı, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Canım İstanbul’ şiirini okudu. Ardından Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ve Kanal İstanbul adını alacak ikinci bir suyolu açılacağını açıkladı. ‘Bütün büyük adımlar bir hayalle başlar. Bu muhteşem proje, benim olduğu kadar, arkadaşlarımın olduğu kadar, yüzlerce yıl öncesinde İstanbul’un idarecilerinin de bir hayalidir’ dedi.
Açıklama, önceden biliniyormuşçasına dış basında büyük yankı buldu.” https://www.veryansintv.com/kanal-istanbulun-tarihcesi

Nerede “devlet siyasası (politikası)”, nerede “Devlet Projesi”?!.

Bu “uydurma” yetmezmiş gibi, bir de ‘Kanal İstanbul Projesi’ni, 2011 yılından sonra yapılan seçimde, AKP’ye verilen oyla halkın onayladığını’ söylemezler mi?!.
Ne kadar ayıp, ne kadar çirkin!..

Yeter artık!
Bıktık!
Yalanı, kandırmayı, gerçekleri çarpıtmayı/ters düz etmeyi bırakın!
Yordunuz!
İstanbul’u, İstanbul’un çevresini lağım gibi kokutacak, buraları yaşanmaz kılacak; İstanbul’a, Marmara’ya ve Türkiye’ye yararı değil, çok büyük zararı olacak “Kanal İstanbul Projesi”ni yırtın atın!
Ülkenin, halkın, açlık, işsizlik, deprem, salgın hastalığı gibi gerçek sorunlarıyla ilgilenin!
Bu proje yüzünden çıkacak bir savaşta, düşmanın ilk bombalayacağı yerin “Kanal İstanbul” ve civarındaki yerleşim yerleri olacağını öngörün!..

GELEN VE DE GELECEK KORONA VİRÜSLÜ YABANCI HASTALAR ÖLDÜKLERİNDE, ÜLKEMİZDE Mİ GÖMÜLECEKLER?!.

150 150 bakikarakol

“İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İçişleri Bakanı Süleyman soylu’yu ‘Çevrene çok dikkat et’ diye neden uyardı ve ‘Herkes anladığını anlasın’ neden dedi?” sorularını sorup geçeğim…

*

Korona Virüs hız kesmiyor, dünyayı kasıp kavuruyor, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden oluyor.
Korona Virüs’ten ciddi biçimde olumsuz etkilenen ülkeler arasında, ülkemiz de var.
Günlük ölüm sayısı “100”ü geçti, geçecek.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Cumhur İttifakı İktidarı olarak aldıkları ve alacakları önlemleri anlatıp duruyor.
11 Kasım 2020 Çarşamba günkü AKP Grup konuşmasında şunları söylüyordu:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği hızlı karar alma ve etkin uygulama imkanlarının çok büyük katkısı vardır. Her ne kadar eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşanlar kabul etmek istemese de ülkemiz bu sistem sayesinde koalisyonlu yılların kaotik ortamına geri dönmekten kurtulmuştur. Sistemin en büyük faydalarını, mart ayından bu yana yaşadığımız salgın sürecinde gördük.
İki ayda biri eski Yeşilköy Havalimanı yanında bir diğeri de Sancaktepe’de 1006 odalı hastaneler inşa ettik. Cumhuriyet tarihinde bunun örneği var mı? Yok böyle bir şey. Dünyada var mı? Yok böyle bir şey. Bunları söylerken sadece 1006’şar odalı değil, bir de bunların içinde 18’er ameliyathane ve tomografi, MR, ultrason vesaire bütün bu donanımlar da bu hastanelerimizde var. Böyle bir adım attık. Niçin buraları tercih ettik? Olur ya, yurt dışından gelecek hastalar Yeşilköy Havalimanına insin, hemen oradan 3-5 dakikada hastaneye ulaşsın. Diyoruz ya sağlık turizminde de bir adım atacağız. İşte bunun adımlarını da böylece atmış olduk. Başta Sağlık Bakanı olmak üzere, yüklenici firmaları, tüm emeği geçenleri tebrik ediyorum, kutluyorum.” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimiza-katildi-11-11-2020-15-49-28/

“Eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşan” ben, Korona Virüsle savaşımda, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne “övgüler” dizilmesine katılmıyorum.
Ama…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin, yararını ve katkısını “hızlı karar alma” ve “etkin uygulama” olarak açıklıyor.
Ucube sistemin tek yararı, katkısı bu, bu kadar!
Neymiş, 60 gün içinde iki hastane yapmak, hizmete sokmak!
Evet, doğru, ne dünyada, ne Cumhuriyet tarihimizde böyle bir örnek yok!
“Tek kişilik dikta yönetim”lerde bile yok!..

Avrupa yakasında “Eski Yeşilköy Havalimanı (bu tanım ‘Atatürk Havalimanı’ olmadan önceki tanımdı) yanı”yla, Anadolu yakasında “Sancaktepe”de iki hastane yapmalarını, “Olur ya, yurt dışından gelecek hastalar Yeşilköy Havalimanına insin, hemen oradan 3-5 dakikada hastaneye ulaşsın” tümcesiyle özetliyor.

Tümcenin başındaki “Olur ya” vurgusu önemli; özünde, iki hastanenin öznesi.
Yani…
İki hastane, öncelikle Korona Virüslü yabancı hastalar için!..

“Sağlık Turizmi” sözcüklerine de takılıyorum.
“Sağlık”la, “Turizm”i örtüştüremiyorum!
“Sağlık turizmi” mi olur?!
Hele de şu “pandemi” sürecinde?!.

Sözcü Gazetesi’nden Yusuf Demir’in 13 Kasım 2020 Cuma günlü “Ambulans uçaklarla coronalı hasta taşınıyor! 20 bin doları veren Türkiye’ye geliyor” https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/ambulans-ucaklarla-coronali-hasta-tasiniyor-20-bin-dolari-veren-turkiyeye-geliyor-6123285/ başlıklı haberi okuyunca işin özü daha bir net anlaşılıyor:
Para ve ticaret!

Haberin spotunda “Dünyada vaka sayıları rekor seviyede. Yoğun bakımlar doldu taştı. Ülkeler sağlıklı insanları bile kabul etmiyor. Fakat 20 bin doları veren herkes, ambulans uçaklarla Türkiye’ye geliyor. Vatandaş hastanelerde yatak bulamıyor” deniliyor.

Kahroluyorum!

Korona Virüsü nedeni ile yabancı ülkelerin yöneticileri, ülkelerine başka ülkelerin sağlıklı insanlarının girişine dahi izin vermezken, Türkiye’nin yöneticileri, yabancının Korona Virüslü hastalarına kapıları ardına kadar açıyorlar!
Ne için?
20 bin Dolar için!

Allah’ım!
Sen usumu koru!

Korona Virüs’le savaş/mücadeke böyle mi olur?!
Elin Korona Virüslüsüne kapılarını açacaksın, sağlık olanaklarından öncelikle ve en iyi biçimde yararlandıracaksın, kendi Korona Virüslü hastalarını yazgılarıyla baş başa bırakacaksın!..

Af edersiniz…
“Parayı veren düdüğü çalar” örneği; 20 bin Dolar karşılığında kabul edilen ve edilecek Korona Virüslü yabancı hastalardan ölenler olursa -ki, olacak-, ülkelerine mi gönderilecekler, ülkemizde mi gömülecekler?!.

Zaten kimi ülkelerin çöplüğüyüz!
Şimdi bir de bu eklenecek!

Salgından da para kazanmak!..
Ne yanlış, ne kötü anlayış!
Ya da…
Demek ki, ekonomimiz o derece dibe vurmuş!

Yazımı, Sözcü Gazetesi’nden Emre Deveci’nin spotu “2019’un ocak-ekim döneminde 4,9 milyar TL olan bütçedeki idari para cezası gelirleri, 2020’nin aynı döneminde 7,2 milyar TL’ye yükseldi. Sadece ekim ayında 1,5 milyar TL toplandı. Maskesizlere cezalar, gelirleri artırdı”, başlığı da “Bütçeye corona dopingi: İdari para cezaları rekor kırdı” olan dünkü haberle –ayrıntıya girmeden- bitireyim…

BERAT ALBAYRAK’IN DA, AKP, MHP VE “ÇOK ZAYIF MUHALEFET”İN DE YANINA KÂR KALMAYACAK!..

150 150 bakikarakol

Şu günlerde, partisinin il kongrelerinde ettiği “Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” ve “18 yılda ülkeye demokraside ve kalkınmada adeta çağ atlattık” sözleriyle çelişen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “Kerameti kendimizde görüp milletten yüz çevirdiğimiz, ülkeyi yönetme ve büyütme vazifemizi bir kenara bırakıp, kendi hesaplarımızın peşine düştüğümüz gün artık bu partinin misyonu bitmiş demektir” tümcesiyle bir “bitiş”in olduğunu mu, olacağını mı haber veriyor?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “AK Parti’nin kaderi ile ülkenin kaderi adeta birbiriyle bütünleşmiştir. AK Parti kaybederse Türkiye’nin belirsizlik, istikrarsızlık, siyasi ve mali boyunduruk çukuruna yuvarlanacağı, Türkiye kaybederse de AK Parti’nin yerle yeksan olacağı gerçeğiyle de karşı karşıyayız” sözlerine ise katılmıyorum.

“Türkiye’yi vesayetle, terörle, darbeyle, siyasi ve sosyal kaos denemeleriyle istedikleri çizgiye getiremeyeceklerini görenler ekonomimize de saldırmışlardır” biçimindeki sözleriyle ilgili düşüncelerimi şöyle özetleyeyim:
“Türkiye’nin düşmanları, dünya lideri Kemal Atatürk’ten sonra, Türkiye’ye her alanda saldırmışlardır. Saldırıların hep olması, kötü yönetimdir.”

Son yıllarda, ekonomimizin başında “Hazine ve Maliye Bakanı” sıfatıyla, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak vardı.

Berat Albayrak, bir gece, bozuk/düşük tümcelerle yazdığı “istifa metni”ni Instagram hesabından yayımlayarak, çekti gitti.
İki gün sonraki, Bakanlık devir teslim törenine de gelmedi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı, AKP’nin kurucusu, AKP iktidarlarının eski Dışişleri ve Ekonomi Bakanı Ali Babacan, partisinin, Cumartesi (14 Kasım 2020) günkü Sakarya İl Kongresi’nde bu konuya değindi, “İki senedir Hazine’nin başında olup sonra bir küçük mesajla ortadan kaybolmak diye bir şey olur mu? Bu milletin ödediği bedel, birilerinin ortadan kaybolmasıyla kalkmıyor.
Bu millet size ülkenin tapusunu vermedi. Yaptığınız her işlemin, imzaladığınız her evrakın sorumluluğunu taşıyorsunuz. Birilerini gözden kaçırarak olan biteni unutturamazsınız” dedi, ekledi: “Devletin borcunu iki yılda ikiye katlayan bir bakan devir teslime gelmiyor. Devlet geleneğinde ayrılan bakan ile göreve yeni gelen bakan devir teslim yapar. Bu milletin gözünün içine bakacak yüzleri yok. Devlette bir genel müdür, bir müsteşar, bir bakan yardımcısı değiştiğinde devir teslim olur. Bakan değişir, devir teslim olur. Kime güvenip de gelmiyor devir teslime? ‘Hala arkam sağlam’ diyor. Öyle zannediyor. Bu millet sizin yanlışlarınızın, akraba kayırmacılığınızın bedelini ödemek zoruna değil.” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/babacandan-berat-albayraka-cok-sert-sozler-ortadan-kaybolup-sorumluluktan-kacamazsiniz-1791013

Ağır sözler.

Görevinde başarılı olamaması, ekonomiyi iyi yönetememesi ve iflasın eşiğine getirmesi, “ağır reçeteler” alınmasına neden olması Berat Albayrak’ın yanına kâr mı kalacak?!

Üzgünüm!
Evet, kâr kalacak!
Kayınbabası iktidarda olduğu sürece korunup kollanacak, hakkında hukuki işlem yapılmayacak.
Çünkü: Damat.
Çünkü: Çok bilgiye sahip.

Ama…
Gözden kaçmayan bir “genel kanı” var:
Kayınbaba ile damat arası sıcak değil, soğuk.

Peki…
İpler ne zaman kopar?

Sorunun yanıtına geçmeden önce…
Cumartesi (14 Kasım 2020) gecesi, Halk TV’de Fatih Ertürk’ün “Türkiye Nereye?” programının konuklarından, Gelecek Partisi’nin Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı, Manisa eski AKP Milletvekili Selçuk Özdağ’ın şu sözlerini paylaşmalıyım:
“Davutoğlu Başbakan iken birinci derece akrabalar Milletvekili olamayacaklar diye karar aldık. Sayın Cumhurbaşkanı Berat Albayrak’ın milletvekili olmasını isteyince itiraz ettik, kriz çıktı. Cumhurbaşkanı ‘Bu benim birinci derece akrabam değil, damadım’ dedi.” https://www.milligazete.com.tr/haber/5708020/erdogan-hakkinda-aciklama-albayrak-benim-birinci-derece-akrabam-degil

İzninizle…
3 Ağustos 2018 günü Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerinin Anıtkabir’i, ziyaretleri sırasında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a omuz attığını da https://www.cnnturk.com/video/turkiye/bakanlar-albayrak-ve-soylu-omuz-iddiasina-boyle-yanit-verdi anımsatayım.

Ve…
“Bu iki olaydan ötürü, Berat Albayrak, kayınbabasına kırılmış olabileceğini düşünüyorum.

Şimdi geleyim “İpler ne zaman kopar?” sorusuna…

AKP iktidardan düştüğü gün; AKP, AKP iktidarları, onlarla birlikte “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı” ortağı MHP için hukuki süreç başlayacak.
Bunlardan, yaptıklarının hesabı yargıda sorulacak…

Bu olacak.

İlk seçimden sonra mi, ilk seçimin hemen ardından yapılacak “erken seçim”den sonramı olacak?
Bilemiyorum.
Bilemiyorum, çünkü muhalefet çok zayıf!
(Bu çok zayıf muhalefet de, Atatürkçü iktidarda, çok zayıf muhalefetliğinden ötürü yargıda yargılanacak.)

Ama…
AKP ve MHP’ye yargı süreci başlatacak “seçim yitirme”, “iktidardan düşme” olayında, İngiltere ve Amerika’nın başı çektiği irili ufaklı emperyalistlerin Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarlarının belirleyici olacağını belirtmeliyim.

Yargılama sürecinde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, bütün bildiklerini anlatıp –belki de ağır- suçlamalarda bulunacak ve terk edecek ilk kişi “damat” Berat Albayrak olursa, şaşmayacağım.

Düşünüyorum, kendi kendime soruyorum:
O süreçte, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanında kim kalır?
Ailesinden başka kimse usuma gelmiyor.
Bugünkü yandaş ve yalakaların tamamı “azılı karşıt”ı kesilecek.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını o gününde, gene “Hak, Hukuk, Adalet” diyenler sahiplenecek, savunacak.
Onlar ki…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının çok ağır sözlerine “muhatap” olanlar, baskı görenler, dışlananlar, itilip kakılanlar, cezaevlerine atılanlar, cezaevlerinde aylarca, yıllarca tutulanlardı!..

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI BİLSEYDİ, “GÜZELLEME”YE NEDEN OLACAK O “HAKARET DAVASI”NA İZİN VERMEZDİ…

150 150 bakikarakol

Metropoll Araştırma Şirketi’nin sahibi Özer Sencar’ın “Süleyman Soylu gibi güçlü bir isim değil. Kayınpederinin kredisini kullanan ama oturduğu makamı dolduramayan biriydi. İstifa şekli, Erdoğan’ın gücünü ve otoritesini azalttı” https://www.cumhuriyet.com.tr/video/metropoll-arastirmadan-dikkat-ceken-berat-albayrak-yorumu-1790468 dediği, damat “ümmetçi” Berat Albayrak, gündemdeki yerini, bu defa babası Sadık Albayrak’ın açıklamasıyla koruyor.

Oğlu gibi “ümmetçi” izlenimini veren baba Albayrak açıklamasında şöyle diyor:
“Son günlerde şahsım ve ailem hakkında yayılan yalan yanlış haberler üzerine açıklama yapmak boynumun borcu olmuştur. 60 yıllık yazarlık ve gazetecilik hayatıma tarih ve arşivler şahittir. Çocuklarımı gayesi ulvi ve cihanşümul bir davanın neferi olarak yetiştirdim. Onlar da ülkelerine ve içinde yaşadıkları cemiyete hadim oldular. Bunun için üstlendikleri vazifeler ancak bir vasıtadır. Ben onlardan razıyım.
Son günlerde ailem ve çocuklarım hakkında en alçak iftira ve karalamalara tevessül edilmektedir. Bu vicdandan, izandan, insaftan yoksun bir vaziyettir. Bizler dünyevi makam ve mevkilerle değil; duruşumuzla, fikirlerimizle ve memleketimize hizmetle var olma gayesi güden insanlarız. Bir dava partisi olan AK Parti’nin ve her daim ‘Nur-u Aynım’ dediğim muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında, ‘ölümüne ölümüne’ duygusuyla, bütün bir aile olarak dim dik durmaktan bir an dahi vazgeçmemiz mümkün değildir.
Emperyal güçlerin ve yerli uzantılarının, başta FETÖ olmak üzere bütün millet düşmanlarının karşısında elimizde ‘Selahaddin’in kılıcı’ alnımız ak, başımız dik dağ gibi durmaya devam edeceğiz. Masa başında sahte fitne haberleri üretenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır.”

Berat Albayrak’ın babası Sadık Albayrak, Ak Parti’den istifa etti mi?


Ayrıntısına girmeyeceğim.
Açıklamayı şu iki sözcükle tanımlamakla yetineceğim:
“Dünür Güzellemesi”…

Aynı gün, bir başka “güzelleme”, Yeniçağ Gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu’ndan geldi.
Yılların iç siyasa muhabiri/gazetecisi Uğuroğlu “AKP kulislerinde kazan kaynıyor” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-kulislerinde-kazan-kayniyor-57405yy.htm başlıklı dünkü (12 Kasım 2020 Perşembe) yazısını şu tümcelerle bitiriyor:
“Değerli okurlarım AKP’lilerin konuştuğu iddia edilen son kulis bombası şöyle;
Damat Albayrak kulislerde, ‘Anayasa değişikliğinde hata yapıldı Cumhurbaşkanımız 3. kez aday olamayacak…’ diyormuş…
Erdoğan’ın yerine cumhurbaşkanlığı adaylığına hazırlanıyormuş…
Erdoğan, AKP içinde egemenlik kuran damadı Berat Albayrak’a çok kızıyormuş…”
Berat Albayrak, kayınbabasının yerine Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyormuş!
“Güzelleme” işte…
Bun da ayrıntısına girmeyeceğim.
Ancak şu kadarını söyleyeceğim:
Gazeteci, yazar, okura sunacağı yazıya ilkin kendi inanacak; sonra, yazının, okura inandırıcı gelip gelmeyeceğini düşünecek, sorgulayacak…

“Güzellik”ler bitmiyor.

Siyasetçi, eski Milletvekili, eski Sağlık Bakanı, “Çoban Ateşi Hareketi”nin önderi ve yeni kurulan “Doğru Parti”nin Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’nu anımsayacaksınız.
Dün, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda VIP çıkışında, “Cumhurbaşkanına hakaret”ten, polisler tarafından gözaltına alındı. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/eski-bakana-cumhurbaskanina-hakaretten-gozalti-1790452
Bunun da ayrıntısına girmeyeceğim; ama verdiğim linkten haberi okuyun. Buradaki “güzellik” şu:
25 Ağustos 2020 günü resmen kurulan Doğru Parti, milyarlar harcasaydı, görkemli toplantılar gerçekleştirseydi, “birkaç saatlik gözaltı” kadar tanıtımını/reklamını yapamazdı.
Artık Türkiye, “birkaç saatlik gözaltı” ile Çoban Ateşi Hareketi’nin siyasi partiye dönüştüğünü, o partinin adının “Doğru Parti”, Genel Başkanı’nın da Çoban Ateşi Hareketi’nin önderi/lideri “Rıfat Serdaroğlu” olduğunu biliyor.
Bir “Cumhurbaşkanına hakaret” davası, Doğru Parti’lileri kızdırsa da, ilk kez böyle bir “güzelliğe” dönüşüyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, bu “hakaret davası”ndan, hele de ifade alımından sonra serbest bırakmayla biten “gözaltı”dan haberi olsaydı, davaya ve gözaltına izin vermezdi.
Şundan:
Kendilerine değil, “Cumhurbaşkanına hakaret davası” açılana, onun siyasi siyasi düşüncesine, siyasi oluşumuna yarayacağını bilecekti.
Aynı sonucu öngördüğü için, “Kendine güveniyorsan, istediğin televizyon kanalında karşıma çık” değip duran “adı lazım değil”le ekranda bir araya gelmiyor.
Dahası…
Siyasi parti liderleriyle televizyon kanalarında tartışı programlarına çıkmıyor.
Öfkeleneceğini, öfkeden hoş olmayan sözler söyleyeceğini, izleyicide olumsuz algıya neden olacağını biliyor.
Reytinginden kimsenin yararlanmasını istemiyor…

HEY, HIŞT!.. “YETMEZ AMA EVET”ÇİLER!.. AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI O SÖZLERİ SİZE SÖYLEDİ!..

150 150 bakikarakol

Dikkatinizi çekti mi?:
“Cumhur İttifakı”nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “etkin/etkili” ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, büyük ortak AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı gibi Kamutay (TBMM) grup toplantısını Salı’dan, Çarşamba kaydırdı.
Gene attı tuttu, astı keski, kükredi.

Geçelim…

“Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı” ortakları AKP ve MHP Genel Başkanları gibi, “Millet İttifakı”ndan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de grup toplantısını dün (11 Kasım 2020 Çarşamba) yaptı.
Takıldım!

Anımsayacaksınız:
CHP’nin ve HDP’nin grup toplantısı Salı günüydü.

Bundan böyle CHP, HDP Salı günleri, AKP, MHP, İyi Parti Çarşamba günleri mi yapacak?

Ve…

Neden?
Bu, neyin haberi?!

Dün, partisinin grup toplantısını en son yapan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı oldu.

Konuşmasında; emperyalist ABD’deki Başkanlık seçimleri (3 Kasım 2020) ardından, kazanan kaçık Donald Trump değil, “eşek” amblemli Demokrat Parti’li yaşlı alık Joe Biden olunca, “Yeni Dönem” sözcükleriyle dış siyasada “değişim”in işaretini verirken, iç siyasada “değişim olmayacağı”nı, öncelikle “kimleri hedef alacaklar”ını dile getirdi.

Şöyle:

“Bugünlerde bir kez daha tedavüle sokulan, kabine değişikliği veya bakanlıkların yapısının tadil edileceği yönündeki spekülasyonlar, içi boş, tamamen masa başında uydurulan haberler… Bizim medyanın böyle işi gücü yok. ‘Acaba ne yapalım da biz şu anda hükümeti rahatsız edelim’. Ya da ‘ne yapalım da ülkenin kulağına kar suyu kaçıralım’. Tayyip Erdoğan masa başı kalemşörlerin yazdıklarıyla amel etmez. Bunu geçin. Yani siz yazacaksınız veya televizyonlarda konuşacaksınız ben de onlarla muamele edeceğim… Siz şu 18 yıl içerisinde böyle bir şey gördünüz mü? Böyle bir adım attığımızı gördünüz mü? Atmayız, attıramazsınız bize. Biz buralara bu makalelerle gelmedik, bu kalemlerle gelmedik. Biz tam aksine, bu kalemşörlerle savaşa savaşa bu makama geldik. Çünkü biliyoruz ki sizler bu ülkede bu milletin menfaatine, hayırlı bir rüya görmezsiniz.
Yeni yönetim sistemimizde, değişim gerekiyorsa bunun yerini ve zamanını milletin yetki verdiği Cumhurbaşkanı belirler. Gerektiğinde bu değişimi anında hayata geçirecek olan da yine Cumhurbaşkanı’dır. Milletimizin bize verdiği yetki ve sorumluluğu, kendi planlarımız, programlarımız, değerlendirmelerimiz ışığında yapmak en başta gelen vazifemizdir. Biz harekete geçmek için şuraya veya buraya, şuna veya buna değil, sadece millete bakarız. Millet ne diyor ona bakarız. Milletimizden işareti aldığımızda da hiç tereddüt etmeden gereğini yerine getiririz. Bunun dışındaki her türlü haber, dedikodu, söylenti lafügüzaftan ibarettir ve bu millete de ihanettir.” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimiza-katildi-11-11-2020-15-49-28/

İktidarları kayıp gidiyor.
Dönemleri bitiyor.
Ayırtındalar.

İç siyasada bu ve benzeri sözlerin edilmesi doğal.

Ben burada, “Yetmez ama evet”çilere seslenmek istiyorum:

Hey, hışt!
“Yetmez ama evet”içiler!
Bu sözler size!
Size söylendi!
“Hayır, bize değil” demeyin!
Köşe bucak kaçmayın!
Gizlenmeyin!
Sessizliğe gömülmeyin!
Ektiniz, biçiyorsunuz!
Azıcık onurunuz, gururunuz varsa, “yanlışınızı, “kullanılmışlığınızı” kabul edin, çıkın halka “gerçeği” ve “gerçeğinizi” söyleyin, halktan özür dileğin!

“AKP’li kaynakları”ndan aldığı “kulis bilgileri” ballandıra ballandıra anlatıp duran gazeteci (!) kökenli, eski Milletvekili çocuk, sana da sesleniyorum…

Bu arada…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dünkü grup konuşmasında, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızda da, gerek önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, daha sonra Hazine ve Maliye Bakanımız olmak üzere, ülkemize önemli hizmetler veren Berat Albayrak’a, şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum” diyerek, istifasını yaklaşık 28 saat sonra, 9 Kasım 2020 Pazartesi gecesi yarısı kabul ettiği damadı Berat Albayrak’a neden teşekkür etti?! Berat Albayrak, “teşekkür”ü hak edecek ne yaptı?!

Öyle sanıyorum, gerek bu “teşekkür” söylemi, gerekse “teşekkür söylemi” bitiminde kopan ve biraz uzun süren “alkış” yazılıp çizilecek, konuşulacak, gündem olacak…

PARTİM CHP’MİN BAŞINDAKİ SOROSCU “ADI LAZIM DEĞİL” BUNADI!..

150 150 bakikarakol

Berat Albayrak’ın istifası ve istifasının kabul edilmesiyle AKP ve AKP’nin büyük ortak olarak yer aldığı “Cumhur İttifakı” ve de “Cumhur İttifakı İktidarı” dağılma, bitip tükenme sürecine girdi.
Bu kesin.
Hani sporda bir değim vardır:
“Uzatmaları oynamak”…
O durumdalar.
Ektiler, biçiyorlar.
MHP’deki derin sessizliğe dikkatinizi çekerim…

Bugün bunlardan söz etmeyeceğim; bunların “yardım ve yatakçısı” siyasi kadronun başı Soroscu “adı lazım değil”den söz edeceğim.

Dün grup toplantısı vardı.
Orada konuştu. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-kasim-2020

Gözlemledim ki…
Bunamış.
Unutkan olmuş.
“Ümmetçi” Berat Albayrak gibi bozuk/düşük tümceler (cümleler) kuruyor.
Ağır sözcüklerle yerdiğine teşekkür ediyor.
Dolaylı biçimde, örgütünü çalıştıramadığını, halka anlatmaları gerekenleri anlatamadıklarını itiraf ediyor.

Şöyle ki:

“Arpalık” kitapçıklarının toplatılması kararını veren yargıca şu sözleri ediyor:
“Bu hakim nasıl bu kararı alıyor? Bu yeni Zekeriya Öz nasıl bu kararı alıyor? Sanıyor ki bu kararı aldığı zaman biz bunları dillendirmeyeceğiz. Senin gücün yetmez sevgili hakim, sen hakim değilsin. Sarayın korumaları adalet kürsüsünde oturduklarında, biz onlara hakim demeyiz. Onlar -açık ve net söylüyorum- sarayın satılmış insanlarıdır.”

Yergide bulunabilir.

Ama…
Tekil başlayıp çoğula çıkması!..
Hele de son tümcesi!..
Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük partisinin genel başkanına yakışır mı?!

Sorsam ki:
“Onlar, sarayın satılmış insanlarıdır, ne demek?”
Yanıtlar mı?

“Sarayın satılmış insanları”!..

“Onlar” dediklerini “saray”mı satmış?
Yoksa…
“Onlar” dedikleri “saray”a mı satılmışlar?
Hangisi?

Bu kadarcık ayrıntıya dikkat etmeyen, ülke yönetimine geldiklerinde, bu ülkenin ezeli düşmanları emperyalistlerle, onların profesyonel kadrolarıyla nasıl baş edecek?

“Onlar” dediklerini “saraya satılmak”la yerecek, bir iki paragraflık sözden sonra “Neyse teşekkür ederiz, yasakladı da bu konuya tekrar dönme imkanımız oldu en azından” diyecek!..

Bu, “bunama” değil de nedir?!

Şu paragrafı dikkatlice okur musunuz?:
“Erdoğan, ‘Benim derdim ne biliyor musunuz?’ diyor. ‘Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir.’ Devleti bilmeyen, devletin ne olduğunun farkında bile olmayan… Anonim şirketin ordusu mu var? Her anonim şirketin bağımsız kurulları mı var? Her anonim şirketin Türkiye genelinde özel politikaları mı var? Her anonim şirketin istihbarat örgütleri mi var? Her anonim şirketin ordusu mu var? Emin olun, devlet bu tür insanların elinde bugünkü noktaya geldi.”

Okudunuz değil mi?

Şimdi…
Bunamasaydı, bir birinin aynı şu iki tümceyi aynı paragraf içinde tekrar edip durur muydu?:
“Anonim şirketin ordusu mu var? (…) Her anonim şirketin ordusu mu var?”

Bunamıştan siyasetçi olmaz!

Bir siyasetçi de bunama baş göstermişse, o siyasi, siyasayı (politikayı) bırakmalı.
Bırakmazsa “madara” olur.

Ve…
Şu sözlerinde “Bizim bugüne kadar yaptığımız, önerdiğimiz çözümlerin çok az kısmının KOBİ yöneticileri tarafından duyulduğunu gördüm. Bir eksiğimiz burada. Duymayan insanı suçlayamayız elbette ‘Niye duymadın?’ diye. Biz, demek ki duyuramadık. O nedenle bizim bu raporları alıp değerlendirdikten sonra, tekrar tekrar oralara gidip, o yöneticilerle konuşup çözümlerimizi onlara aktarmak durumundayız. Bu da bizim görevimiz” itiraf yok mu?
Var.
Öyle ise…
Her il’de, ilçede, hatta beldede örgütü yok mu?
Var.
Varsa, neden çalıştırılmıyor?
Neden duyulması istenilen, duyması gerekenlere duyurulmuyor?

Demek ki…
Ortada, “iletişim kuramama” ve “anlatamama” gibi bir sorun var.

İşe, bu sorunu çözmekle başlamak neden düşünülmez, yaşama geçirilmez?!

Kendi iç sorununu çözemeyenden, ülke sorunlarını çözmeyi beklemek doğru mudur, etik midir?!
Değildir!
Bu durumda…
O “baş” ve siyasi kadrosu zaman yitirmeden ya bırakıp gitmeli, ya da gönderilmeli!..

ATATÜRK’ÜMÜZE!.. VE BERAT ALBAYRAK’IN İSTİFA ETMESİ GEREKEN BİR KURUM DAHA VAR…

150 150 bakikarakol

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz!
Sanki acelen vardı!
57 yaşında, 82 yıl önce bugün aramızdan ayrıldın!
Ama yüreğimizde, beynimizde capcanlısın!
Seninle yaşamak, yaşam kaynağımız!
Bize, yaşanacak ülke, demokratik, laik Cumhuriyet bıraktığın, “düşünme”yi aşıladın!
Çok teşekkürler!
Ve ne olur, içimizden, sana “düşman kesilenler”in çıkmasına, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye bir “ucube”nin “Parlamenter Sistemi”mizin yerini almasına engel olamadığımız için biz sevenlerini bağışla!
Kızmakta, öfkelenmekte haklısın!
Böyle olacağını biliyordun!
Söyledin, uyardın!
Kendimizden sandığımız kimilerini, düşman işbirlikçisi olduklarını geç ayırt ettik!
Onları alt edeceğimizi de biliyorsun!
İnan alt edeceğiz!
Sevgi ve saygılarımızla.…

*

28 Saat aradan sonra, Berat Albayrak’ın istifasının, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiği, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca açıklandı. https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-iletisim-baskanligindan-berat-albayrakin-istifasiyla-ilgili-aciklama-6118345/

Bu kadar geç neden açıklandı?
Bir tümcelik olabilecek açıklama neden bu kadar uzun?
Albayrak, ınstagram hesabından yayınladığı istifa metninde https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/son-dakika-bakan-berat-albayrak-istifa-ettigini-duyurdu-6117067/ “affını isteme” gibi sözcükler olmamasına karşın, neden “Bilindiği gibi 8 Kasım 2020 Pazar akşamı, Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak, sosyal medya hesaplarından birinde sağlık nedenleriyle görevden affını isteyen bir açıklama yayınlamıştır.
Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan değerlendirme sonunda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir” diye yazıldı?
Bir “ucube” olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden, neden “Türkiye’nin Cumhuriyet tarihindeki en büyük yönetim reformu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin ardından Sayın Cumhurbaşkanımız kabinesini kurarak milletimizin takdirine sunmuştur” biçiminde yazma gereksinimi duyuldu.
İstifası kabul edilen Albayrak için “… sayın bakanımızın başarıları sayın Cumhurbaşkanımız tarafından takdir edilmiştir” demek, çelişki değil mi?

28 Mayıs 2020’de basına yansıyan haberde, yöneltilen soruya “Benim bu hayatta onur duyduğum iki ünvan var. ‪1.si Sadık Albayrak’ın oğlu olmak,‬ ‪2.si Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olmak” https://www.birgun.net/haber/berat-albayrak-damat-olmaktan-onur-duyuyor-302462 tümceleriyle yanıt verdiği yer alan Berat Albayrak’ın, linkini sunduğum “istifa metni”ni dikkatli okunduğunda, herkese teşekkür ederken, “kayınbabası”na etmediği, “kayınbabası”na “dargın” olduğu gözlenecektir.

Hazine ve Maliye Bakanlığından istifa ediyor ama istifa etmesi gereken bir kurum daha var.
Ama oradan istifa etmiyor.
Unuttu mu, yoksa orada kalıcı olmak mı istedi?
İstifasını kabul eden “kayınbabası” Cumhurbaşkanı, orayla ilgili de bir karar verir mi?

Orası, “Türkiye Varlık Fonu”.

Berat Albayrak, Türkiye Varlık Fonu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili’dir. https://www.tvf.com.tr/biz-kimiz/yonetim/yonetim-kurulu

Berat Albayrak, AKP üyesidir.
AKP üyeliğinden istifa edip etmemesi konu değil.
Ama…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa ettiğine göre, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği’nden de istifa etmesi gerekirdi.
Bu benim düşüncem.
Etmesi, şık olurdu, etik olurdu, örnek olurdu.
Eder mi?
Ederse, “kabul” görür mü?
Bilemem.
Gönlüm, etmesinden yana.
“Öneri olarak algılasın, istifa etsin” derim.
Karar kendisinin…

BERAT ALBAYRAK’IN İSTİFASINA TWİTİMLE YOKSA BEN Mİ NEDEN OLMUŞTUM?!

150 150 bakikarakol

Berat Albayrak…
Sıradan biri değil.
En başta; “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 1 numarası, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının damadı.
Sonra da; “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin 1 numarası, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, “Hazine ve Maliye Bakanı” olarak atadığı “yüksek bürokrat”.
Dün (8 Kasım 2020 Pazar) akşamı saat 20.30 sıralarında, twitter hesabından bir paylaşımda bulundu.
Paylaşımında şöyle diyordu:
“Yaklaşık beş yıldır sürdürdüğüm bakanlık görevime sağlık sorunlarım nedeniyle artık devam edememe kararı aldım. Bundan sonraki süreçte artık zamanımı uzun yıllardır zorunluluktan ötürü ihmal ettiğim ve bana desteğini hiçbir zaman esirgemeyen annem, babam, eşim ve çocuklarıma ayıracağım.
Çok büyük hedeflerle çıktığımız bu yolculukta gerçekleşecek olan bayrak değişimiyle yeni gelen arkadaşlarımız Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Büyük ve Güçlü Türkiye hedefine her zamankinden daha kararlı ve emin adımlarla devam edeceklerdir.
Enerji’de olduğu gibi Ekonomi’de de ektiğimiz tohumlar çokta uzak olmayan bir gelecekte koca koca çınarlara dönüşecek ve ülkemizi tam bağımsızlık hedefine ulaştırdığına şahit olacağız inşaallah. Bundan en ufak şüphem yoktur.
Bu 5 yıllık süre zarfında benimle zor ama kutsal yükü yüklenen yüm yakın mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Çokça hakkım geçmiştir haklarını helal etsinler. At izinin it izine karıştığı, Hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zamanda bizlerin samimiyetine inanarak dua eden her bir vatandaşımızdan Rabbim razı olsun.
Türkiye tarihindeki belki de en kritik dönemlerden sayılacak olan bu 5 yıllık süre zarfında ülkeme ve ümmete hizmet etmeyi bana nasip eden Rabbime sonsuz hamdolsun. Gaybı, kalpleri ve hakiki niyetleri bilen mutlak güç sahibi Cenab-ı Allah bizleri Sırat-i Müstakim’den ayırmasın. Sonumuzu hayreylesin.” https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/son-dakika-bakan-berat-albayrak-istifa-ettigini-duyurdu-6117067/
Bu paylaşımdan sonra Bakan Albayrak twitter hesabını kapattı.
Twiti haber yapıp yayınlayan yandaş Yeni Şafak Gazetesi, haberini yayından çekti.
Yandaş televizyonlar vermez oldu.
Ama yandaş olmayan televizyonlar verdiler, tartışı programlarında saatlerce katılımcılarıyla değerlendirdiler.
Usa (akla) ilk gelen soru, “Albayrak’ın neden istifa ettiği” idi; ikinci soru, “İstifası, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilecek mi?” idi.

İkinci soruyla gene usa ilk gelen, 13 Nisan 2020 gecesi, hemen hemen aynı akşam saatlerinde istifa eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının, 2 saat 23 dakika sonra, Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı tarafından yapılan açıklamayla Cumhurbaşkanınca kabul edilmediği kamuoyuna duyuruldu.

Şu an 9 Kasım 2020 Pazartesi saat 03.00…
Her ne kadar yandaşlar “önemli bir istifa haberi”ni vermeseler de, Cumhurbaşkanının “kabul veya “ret” etmesini bekleseler de, sayılarının azlığına karşın, kamuoyu oluşumunda etkin/etkili olan antiyandaş televizyonların defalarca verdikleri ve saatlerce konuştukları/tartıştıkları “istifa” haberi Türkiye gündemine bomba gibi düşmüştü.
Tam 4,5 saat geçmişti ama “kabul” ya da “ret” edildiğine ilişkin açıklama gelmemişti.

Nasıl bir açıklama gelir?

“İstifa metni”ni okuduğumuzda, satır aralarından ipuçları almak olası; onu şimdi yapmayacağım.
Öngörülerde de bulunmayacağım.
Yarına bırakacağım.

Sizi, 12 Ağustos 2020 Çarşamba gecesine götürmek istiyorum.
CNN Türk TV’de “Tarafsız Bölge” programında Ahmet Hakan’ın karşısında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak oturuyordu.

Ahmet Hakan “Ben ekonomiden anlayan biri değilim. Dolar yükselince telaşlanıyorum. Eyvah diyorum her şey pahalanacak” dedi, “Endişelenmeli miyiz?” diye sordu.
Albayrak’ın, gözlerin kırpıştırarak ve gülerek yanıtı “Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz var mı? Dolarla bir işiniz var mı?” oldu.

Bakan Albayrak’ın bu sözleri olay oldu.
Günlerce konuşuldu, tartışıldı, yerildi.
Zaten ekonomi iyi gitmiyordu, dövizin önü alınamıyordu!
Bir de “bu söz” gündem olunca, AKP’liler ip gibi gerildiler.

4 Kasım 2020 Çarşamba gününe gelindi.
İnternet basınında, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberi yer aldı.
Haberde, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, Bakanlıkta, AKP’li Milletvekillerine, ekonomi konusunda “bilgilendirme”de bulunduğu (brifing verdiği), ABD seçimleri ve koronavirüs salgını gibi etkenler nedeniyle bütün dünyada benzer dalgalanmaların yaşandığına işaret ederek, çok olağanüstü bir durum olmadıkça döviz kuruna müdahale edilmeyeceği iletisini (mesajını) verdiği belirtiliyordu. https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/berat-albayraktan-akp-milletvekillerine-brifing-6110947/

Yermiştim…

7 Kasım 2020 Cumartesi saat 01.32’de www.cumhuriyet.com.tr’ de, AKP’ye yakın Türkiye Gazetesi -Işıkçılar Cemaati’nin gazetesi de deniliyor- Genel Yayın Yönetmeni Yücel Kayoğlu’nun, Bakan Albayrak’ın AKP’li verkillere ekonomi konulu bilgilendirmede bulunduğu toplantıyla ilgili “aktarımı”nı okudum.
Haberin başlığı “Berat Albayrak’tan ekonomi yorumu: Biz dolarla uğraşmıyoruz, istesek düşürürüz” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/berat-albayraktan-ekonomi-yorumu-biz-dolarla-ugrasmiyoruz-istesek-dusururuz-1789154 idi.

Albayrak’ın “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil” sözlerini twitter hesabımdan yerdim. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1325034224408268805

“Faizi artırmanın da eksileri var, artıları var. Faiz yükselirse, üretim düşer istihdam azalır. Bizim buradaki amacımız ithalatı azaltmak, üretimi artırmak. İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür. O nedenle bizim hedefimiz öncelikle ithalatı azaltmaktır. Dövizde yaşanan hareketliliğinin birkaç ay içinde bir dengeye oturmasını bekliyoruz” sözlerindeki “İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür” tümcesi dikkatimi çekti ve saat 15.15’te //Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “uyuşturucu kullanmış mı”dır ki, yaptığı o benzetmeyi, “kullanmış gibi” anlattı?!.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/berat-albayraktan-ekonomi-yorumu-biz-dolarla-ugrasmiyoruz-istesek-dusururuz-1789154
www.bakikarakol.com’da Pazartesi günü ayrıntılı yazacağım ama bugünden sordum…// https://twitter.com/BakiKarakol/status/1325049238007517184 twitimi sizlerle paylaştım.

Bu son twtimi paylaştıktan bir saat önce internet basınımıza, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alındığı, yerine, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “anlaşmadığı” Naci Ağbal’ın atandığı düştü.

Ayrıntısını bugün yazacağımın sözünü verdiğim yazı hazırlığında iken, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası geldi.

“İstifasına, o twitimle yoksa ben mi neden olmuştum?!” diye düşündüm.

“İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür” ne denekti?!
Nasıl bir benzetmeydi?!
Uyuşturucunun, “ilk kullanıldığında, kendini iyi hissettirdiğini, ama yavaş yavaş öldürdüğünü” bu kadar iyi anlatmak, uyuşturucu kullanmayanın yapamayacağı iştir!
Yanılıyor muyum?

Muhalefetin, görevden alınmasını her keresinde ısrarla istediği Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, 9 Kasım 2020 Pazartesi saat 03.00 olmasına karşın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı tarafından “kabul” veya “ret” edilen “yalanlanmayan” istifası gündeme düşünce, artık ayrıntıya girmenin de bir anlamı kalmadı.

Şu önemli ayrıntıyı vurgulayarak, yazımı noktalayayım:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının hemen ardından başlatılan “İstifa kabul edilmesin” kampanyasının benzeri, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasından sonra gerçekleşmedi…