AYASOFYA GERÇEKTE NEDEN CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ, İBADETE AÇILDI?!..

  • 0
150 150 bakikarakol

Danıştay 10’uncu Mahkeme’nin kararı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının imzasıyla, 86 yıldır “Müze” statüsündeki “Ayasofya” cami yapıldı, ibadete açıldı…
Dış ülkelerden beklenen “olumsuz tepkiler”, içte beklenen “olumlu tepkiler” birbirini kovaladı…
Dışardan “Müze kararına geri dönülsün” çağrıları yapılırken, içerden uslara (akıllara) durgunluk veren söylemler, öneriler sunuldu…
Dışardan “Türkiye Cumhuriyeti” yerine “İslam Cumhuriyeti” diye yazdılar!..
İçerden, “Ayasofya’nın adı ‘Fatih Sultan Mehmet Han Camisi’ veya ‘Fetih Camisi’ olarak değiştirilsin” diye önerildi; yandaş Akit TV “Hilafet geri gelsin” tartışısı başlattı…
Dışardan, Mısır’ın Ayasofya yorumu “Erdoğan’ın imajını güçlendirmek için tasarlandı”; içerden, uluslararası üne sahip sanatçımız Fazıl Say’ın Ayasofya yorumu ise “Dünya mirası olarak korunması ve müze olarak kalması doğru olandı” bicindeydi…
350 kilisenin üye olduğu “Dünya Kiliseler Konseyi”, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına mektup göndererek, Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştürme kararından geri dönmesi çağrısı yaptı; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ”Ayasofya bir camidir. 481 yıldır cami olarak hizmet etmiştir. Bir 86 yıllık ara dönem olmuştur” dedi… (Ama İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, “Fazla söze gerek yok. Her şey tabelâda yazıyor. Allah önce Fatih’ten, Atatürk’ten razı olsun. 1980’de Demirel ibadete açmıştı, Kenan Evren 1981’de kapattı. Demirel 1991’de tekrar açtı. Üstelik müze vasfını da korudu. Gösteriş de yapmadan…” diye twitter atarak, “86 yıllık ara dönem” diyen Erbaş’a okkalı yanıt verdi…)
Ayasofya’nın camiye dönüştürülüp ibadete açılması istemlerine çok doğru karşı çıkışları ile son günlerdeki söylemleri ciddi çelişen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Kimin ne dediğine değil bizim hakkımızın ne olduğuna, milletimizin ne istediğine bakarak bu kararı aldık” ve “Diğer ülkelere Ayasofya kararına saygı göstermek düşer” sözleriyle gündemden kopmadı…

Benim ilgimi ve dikkatimi; şimdi “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın 10 Mayıs 2010 günü CHP Genel Başkanlığından istifa ettiği ana kadar, sıkı CHP yönetici olan, şu an ise Ağrı AKP Belediye Başkanı Savcı Sayan’ın resmi twitter hesabından, 12 Temmuz 2020 Pazar günü saat 24.15’deki paylaşımıydı…
AKP’li Başkan Sayan şöyle yazıyordu:
“Ayasofya kararı çağ kapatıp, çağ açmaktır… Reis’in Cuma’yı kıldırması bu çağı taçlandırır… #CumayıReisKıldırsın” https://twitter.com/SavciSayan/status/1282060934429761538
Altına şunları yazdım:
“Yok daha neler!.. Çok abartıyorsunuz!.. Ya da… Çağ açmanın ne olduğunu bilmiyorsunuz AKP’li Başkan Savcı Sayan!..”

24 Temmuz 2020 Cuma günü Ayasofya’da Cuma Namazı’nı “Reis” dediği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının kıldırması kampanyanın bayraktarlığını yanan AKP’li Başkan Sayan, “Çağ”ın, “Çağ açma”nın, “Çağ kapatma”nın ne olduğunu bilseydi, böyle şey yazmazd, paylaşımda bulunmazdı!..
AKP’li Başkan Sayan’ın danışmanı, eşi, dostu, seveni yok muydu?!.
Vardı da, neden böyle “cahilce” bir şey yazmasına, twitterda paylaşımda bulunmasına engel olmadılar?!.

Biliyorum ki, başlıktaki soruyu -AYASOFYA GERÇEKTE NEDEN CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ, İBADETE AÇILDI?!.- sorsam, AKP’li Başkan Savcı Sayan yanıtlayamayacak!..
Suskun da kalmayacak, bir şeyler söyleyecek ama söyleyecekleri “gerçekle” örtüşmeyecek…

Ben yazayım…
Eski CHP’li ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Yardımcısı, A Takımı’ndan, şimdinin AKP’lisi ve Ağrı AKP Belediye Başkanı Savcı Sayan okusun ve öğrensin…
Sayan gibiler de…

Siz kıymetli okurlarımı bilgilendirmiş olayım…

Ülkede yaşanan ilklerden biri:
“Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)” adlı siyasi partinin, her seçimde birinci parti çıkması ve 18 yıl aralıksız iktidar olması!..

Bunun birçok etkenleri, nedenleri var…
Bu “etkenler” ve “nedenler”in başında, “AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faktörü” gelir…

Yadsınamaz gerçektir ki:
Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile AKP ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının oyları basamak basamak inişe geçmiştir…
AKP’nin oy oranı yüzde 30’un altlarında…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının oy oranı da, Cumhurbaşkanı seçilmede aranan yüzde 50 üzeri oyun 15 puan altında…

Seçmenin AKP’den ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından kaçışını durduracak bir “olay”, bir “şey”, bir “gelişme” olmalı…

Düşünüldü, taşınıldı ve bulundu:
Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, ibadete açılması!..

86 yıldır “Müze” statüsündeki Ayasofya, Cami yapılır, ibadete açılırsa, Hristiyan, Ortodoks dünyası ve daha başkaları ayağa kalkacak, AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı’na ve onun başında bulunduğu “Cumhur İttifakı İktidarı”na ağır yergilerde (eleştirilerde) bulunacaklar…

İçte de yapılacak algı operasyonlarla, iktidarın ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, yoğun dış baskı altında kaldığı topluma aktarılarak, “mağduriyet” yaratılacak…

Amaç, hedef:
AKP’den, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından ve iktidarından uzaklaşan seçmeni, “mağduriyet” vurgusuyla kazanmak, çekmek, toplamak!..

Dışardan baskının, ağır yergilerin artması, daha ağırlarının gelmesi için içerden, dışarıyı “tahrik” amaçlı söylemler, eylemler, açıklamalar daha da artabilir!..

Siyasanın bir ayağı, “kazanma sanatı”dır…

Önümüzdeki günlerden itibaren, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın, partisi ve iktidarı, Ayasofya’nın camiye çevrilip ibadete açılmasından ötürü, dış ülkelerin çok yoğun baskısı altında kalması, “sürpriz” olarak algılanmasın!..

Dış baskının ciddi boyutlarda arması, AKP’yi ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını bir 18 yıl daha iktidarda tutmak isteyen emperyalist çevrelerce destekleneceğindendir!..

Seçmen desteğinde yüzde 20-25 puan düşüşlerde seyreden AKP’nin ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanında gözlene yüzde 15 ve üstü “düşüş”ü durdurabilmenin, terse çevirip yükselişe geçirebilmenin tek yolu, seçeneği, Ayasofya olayı üzerinden gelecek “yüksek düzeyde dış baskı”dır!..

Bu senaryo, “mağdur olana sahip çıkma” karakterindeki Türk halkında karşılık bulur, amacına ulaşır mı?!.

Çok zor!..

Zaten bu senaryo yazılıp çizilecek, konuşulacak, tartışılacak, siyasanın konusu olacak; bir anlamda “bu senaryonun ipliği pazara çıkacak”…
O zaman, kaçış ve kaçış kaynaklı düşüş hız kazanacak…

Acaba senaryo yazarları, bu noktayı düşünmüşler mi?!.

Düşünseler de, çare ve önlem üretmeleri olanaksız!..

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.