“TÜRKÇE GICIK, SIKICI DERS” HA!.. ÖYLE Mİ?!. YAZIKLAR OLSUN!..
https://bakikarakol.com/wp-content/themes/osmosis/images/empty/thumbnail.jpg 150 150 bakikarakol bakikarakol https://secure.gravatar.com/avatar/9c47b0a2dd4845fdd2b5a8eb86cb0daa?s=96&d=mm&r=gİran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberlerindeki Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim’inin yaşamlarını yitirmelerine neden olan önceki gün (20 Mayıs 2024 Pazartesi) yoğun sis yüzünden meydana gelen helikopter kazasına https://www.sozcu.com.tr/helikopter-kazasi-geciren-iran-cumhurbaskani-reisi-hayatini-kaybetti-p48464 ilişkin, Sözcü TV’de canlı yayına katılan Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu son derece ilgi çekici, gerçekçi, güzel yorumda bulundu.
https://www.youtube.com/watch?v=6MchZJVlobA
Sözleri arasında değindiği bir ayrıntı vardı ki, hayran kaldım.
Kutluyorum.
İleride “o ayrıntı”yı yazacağım.
Buna nokta koyuyor, başlıktaki konuya geçiyorum.
Volkan Aydemir’i, www.karsmanset.com internet gazetesinde yayınlanan, sevdalısı olduğum Kars’ımla ilgili yazısıyla tanıdım.
Telefon iletişiminde “Karslı” olduğunu öğrendim.
Oda, benim ve yüz binlerce Karslı gibi “Kars göçmeni”ydi; Koceli’de oturuyor.
Sahibi Karslı olan www.siyasetcafe.com internet gazetesinde belli aralıklarla yazılar yazıyor.
16 Mayıs 2024 Perşembe günlü “Ümmeti Eğitim Bakanlığı” https://www.siyasetcafe.com/ummeti-egitim-bakanligi-4748yy.htm başlıklı yazısını dikkatlice okudum.
“Aslında sorun 1960’lardan bu yana yap-boz tahtasına çevrilen eğitim sistemi!” tümcesine, eğitim sistemimizin yap-boz tahtasına çevrilmesinin “1960’lardan bu yana” olduğu vurgusuna katılmadığım yazısı şöyle başlıyor:
// Her sabah olduğu neşesi yoktu yüzünde, bir bıkkınlık vardı. Oysa akşamdan bütün istekleri yerine getirilip, ideal ilkokul çocuğu kıvamında uyumaya gönderilmişti.
-Ne oldu, neyin var?
-Bugün çok gıcık dersler var.
Dokuz yaşında ilkokul dördüncü sınıfa giden Asya derslerden şikayetleniyordu.
Yuvarlak gözlüklerinin arkasındaki koca gözlerini açarak.
-Hele bir tanesi.
-Hangi dersmiş gıcık olan?
-Türkçe!
-Türkçe mi?
-Evet. Türkçe çok sıkıcı, sürekli metin okuyoruz. İmla bilgisi dersi de cabası.
-Türkçe bizim ana dilimiz, dersi ne kadar sıkıcı olabilir ki?
-Sıkılıyoruz baba, hiç cazibesi yok.
-Dünyadaki birçok halk ana dilini öğrenmek veya korumak için türlü zahmete katlanıyor. Sürgün hayatı yaşayan insanlar, manda veya dominyon olan ülkelerin milletleri kendi dillerinden uzaklaştırılırken senin anadilimizi öğreten derse yaklaşımını doğru bulmadım.
-Ama baba (üzüldüğümü anlamış olacak ki biraz da şirinlik yaparak)! Öğretmenimiz sürekli metin okutup, yazı yazdırıyor. //
İçim darlandı!
“Türkçe gıcık, sıkıcı ders” ha!
Öyle mi?!
Yazıklar olsun!
Ve…
İnanamıyorum!
İnanamayacağım!
Çünkü böyle bir şey olamaz!
Olmamalı!
Çünkü böyle bir şeyi kabul etmiyorum!
Çünkü böyle bir şey kabul edilemez!
Çünkü “Türkçe gıcık, sıkıcı” değildir!
Ama…
Belli ki, “Türkçe” düşmanları, “Türk kimlik”li halkın çocuklarına “Türkçe”yi “gıcık, sıkıcı” yapmak için “sinsice” çok önceden projelendirmişler, uygulamaya sokmuşlar!
Öğretmenleri kullanarak, Türkçe’yi derslerde öylesi “gıcık, sıkıcı” içerik ve anlatı haline getirmişler ki, çocuklar Türkçe’den gıcık kapar, sıkılır olmuşlar!
Bir ulusun, okul çağındaki çocukları, ulusal dillerinden “gıcık” duyar ve “sıkılır” duruma sokulur mu?!
Var mı böyle bir ulus?!
Çok üzgünüm!
Bir tane var!
Bizim ulusumuz!
Kahroluyorum!
Önüne geçemediğim yüklü, ağır öfkeyle lanetliyorum!
Aynı günün (16 Mayıs 2024 Perşembe) gecesi Kanal D TV’de kaçırmadan izlediğim, Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı, sanat yönetmeliğini yaptığı ve başrolünü oynadığı “İnci Taneleri” dizisinin* 15’inci bölümün hemen başlarında yer alan sahnedeki “Dilbilgisi” repliği beni çıldırttı!
https://www.youtube.com/watch?v=HposSajSDhs linki tıklayıp 23:09-24:42 arasını izlediğinizde, gözlerinizle görecek, kulaklarınızla duyacaksınız, inanamayacaksınız!
Ben gene de özetleyeyim:
İşlemediği ama “Ben yaptım” diyerek kabullendiği cinayetten hapis yatan Edebiyat Öğretmeni Azem/Adem (Yılmaz Erdoğan), özel ders verdiği, düğmeci işkadının tembel ve şımarık kızına, konut bahçesinde, toprak eşimi, toprağa bir şeyler ekme dersi veriyor ama kız toprak eşmek, toprağı düzeltmek, toprağa bir şeyler ekmek istemiyor; özel Edebiyat Öğretmenin ağzından mırıltılı biçimde “Dilbilgisi” sözcüğü çıkıyor.
Yani…
Toprak üzerinde çalışma yapmak istemeyen öğrencisini “Dilbilgisi Dersi görmek”le tehdit ediliyor.
Öğrenci kız da, “Dilbilgisi Dersi görmek” yerine ni, öğretmeninin dayatmasını seçiyor, öğretmeniyle birlikte toprağı eşiyor, eştiği toprağı küçük el tırmığıyla düzeltiyor, sonra da toprağa tohum ekiyor.
Tembel, şımarık kız, bütün bunları Dilbilgisi Dersi görmemek için yapıyor.
Böyle ders anlatımı olur mu?!
Utandım!
Söyleyecek çok sözüm var ama tek sözcük etmeyeceğim, Mustafa Erdoğan’ı ayıpladığımı, kınadığımı söylemekle yetineceğim.
16 Mayıs 2024 Perşembe’den bir gün sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanmış “Yüksek Bürokrat” Yusuf Tekin, bir zamanlar Türk Basını’nın “amiral gemisi” iken, şimdi “emir al gemisi” olan yandaş Hürriyet Gazetesi’nin yandaş yazarlarından Hande Fırat’ın sorularını yanıtlamış. https://www.memurlar.net/haber/1102077/milli-egitim-bakani-yusuf-tekin-cemaat-iddialarina-cevap-verdi.html
İnternet basınında da geniş yer bulan söyleşide, “Cemaatçi misiniz?” sorusuna, “Hayır değilim. Sosyal medyaya bakıyorum, beni bütün cemaatlere yazdılar. Benim geldiğim çizgi belli. Ben Milli Görüş geleneğinden geliyorum. Herkesin kaçtığı bir dönemde demokratik ve siyasi mücadele tarafında yer aldım. Erbakan Hoca’ya saygım sonsuz. Akademisyenliği seçmem onun sayesindedir.” diye yanıt veriyor.
Cemaatçi değilse…
17 Aralık 2023 günü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda ettiği rini https://ankahaber.net/haber/detay/yusuf_tekin_sizin_tarikat_cemaat_dediginiz_bizim_stk_dedigimiz_yapilarla_toplasaniz_10_tane_protokolumuz_vardir_onlarla_protokol_yapmaya_da_devam_edecegiz_162943# özellikle şu sözlerini anımsatayım:
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden bin 167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK’larla, 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yla. Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim.”
Ve sorayım:
“Milli Görüş” ne demek?
Atatürk’ün görüşleri, “Milli” değil mi?
Milli Görüş’çü olmasındaki etkenin nedeni, merhum Necmettin Erbakan’a olan sonsuz saygısıymış!
Çünkü Akademisyenliği seçmesi, Erbakan’ın sayesinde olmuş!
Yani “özçıkar” (menfaat)!
İkinci soru ve yanıta geçeğim:
“Atatürk’ü seviyor musunuz?”
Yanıt:
“O ne demek? Tabii ki seviyorum, tüm milli kahramanlarımız gibi.”
Bu sözleriyle ilgili düşüncemi, 18 Mayıs 2024 Cumartesi günü X hesabından gerçekleştirdiğim paylaşımımla sunayım:
ATATÜRK’Ü SEVİYOR MUŞ!.
HADİ YA, KİM İNANIR SANA!.
KOMİK OLUP GÜLDÜRME!.
SÖYLEMLERİN, YAPTIKLARIN, YAPTIRDIKLARIN ORTADA!.
ATATÜR’Ü AZICIK SEVEN OLSAYDIN!..
HADİ NEYSE!..
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1791802611521204456
* Dizide “öğretmen” sözcüğü yerine hep “hocam” sözcüğü geçiyor! Ve dizinin ilk bölümlerinde traşlım Adem/Azem öğretmen, Şeker Bayramı sonrası bölümlerde “çember sakallı”! Bu da Yılmaz Erdoğan’ın ayıbı!